30 Kasım 2006 Perşembe

BU KIŞ GÜNLERİNDE İLKBAHARDAN HATIRALAR

type="application/x-shockwave-flash" width="600" height="350">


19 Kasım 2006 Pazar

ANA ARI YETİŞTİRİCİSİ ASLAN BARUT İLE SOHBET















Sağlıklı memeler ve memelerin küçük çiftleştirme kolonilerine dağıtılması






Besleme kolonilerinde kapanmış memeler









Genç arılarla arılandırılan çiftleştirme kutusu






İstanbul da ikamet eden Aslan Barut ana yetiştiriciliği konusunda kendini yetiştirmiş. Arıcı yetiştirdiği analardan yüksek verim aldığını ve çevresindekilerle yetiştirdiği anaları paylaştığında onlarında verim artışı yaşamalarından çok mutlu olduğunu dile getirdi.

1- Kaç yıldır ana arı yetiştiriciliği yapıyorsunuz?
Profesyonelce 5 yıldır ana arı üreticiliği yapmaktayım.

2- Ana arı üreticiliği yapmak üzere eğitim aldınız mı?
Yıllar önce memleketimize Ahmet İnci adında TKV yetkilisi gelmiş ve ilgilenen insanlara konu hakkında bilgiler vermişti. O yıllarda arıcılık yapıyor fakat ana arının önemini tam olarak kavramış değil idim. Bilgiler ışığı altında ana yetiştiriciliğine merak saldım ve bal veriminin sağlıklı ve verimli analar ile daha başarılı sonuçlar verdiğini gördüm. Denemelerimi yaparken her yıl tecrübelerimi bir kat daha artırdım. Şimdilerde ana yetiştiriciliğinin tüm inceliklerini öğrendiğimi sanıyorum.

3- Yetiştiricilik ve satış izniniz var mı?
Yok. Yetiştiricilik izni için Tarım bakanlığının yada ilgili kuruluşların açtığı kurslardan kurs bitirme belgesi almak gerekiyor. Bu belge ile müracaat ediliyor ve satış izni alınıyor.

4- Niçin sizde bu belgeyi almak için çaba sarf etmediniz?
Bir Yalçın hoca var, Uzman Biyolog defalarca söyledi; Aslan ağabey sana bu belge yakışır, almanı istiyorum diye.Hatta nerelerde kurs var yerlerini bile söyledi, fakat açılan kursun takvimi çok ters bir zamana yerleştirilmiş.

Bende bu tür bir kursa gidip belge almak isterim. Bununla ilgili girişimde de bulundum. İstanbul Arı Yetiştiricileri Birliğine dilekçe verdim. Benimle birlikte bu kursa gitmek isteyen ve kendi becerilerini artırmak isteyen yirminin üzerinde insan var. Hatta müracaatımızı ilgili 6 kişi ile birlikte yaklaşık 2 yıl önce yaptık. Fakat kimsenin ilgilendiği yok. Arıcılar kaderlerine terk edilmişler. Kurlar memleketin iki ayrı ucunda biri İzmir biri Ardahan’da açılmış. Sektörde arıcıların sırtından para kazanan her kesim sorunların giderilmesi çabasında bir çalışma sergilemiyorlar.

Birde açılan kurslar mevsimin en yoğun olduğu günlere, arıcıların en fazla işleri ile meşgul oldukları zamanlara konulmuş. Mevsimin başında yada sonlarında yapılan kurslar mutlaka arıcılar için daha sağlıklı olacaktır. Hem bu tür kurslar sadece diploma verip ana arı yetiştirecek olan insanlar için bir belge yerine geçecek diye değil, tüm arıcıların sağlıklı ana arılarını yetiştirebilecekleri yöntemlerin öğretilmesi kursları haline getirilmelidir. Türk arıcısı inanın kaderine terk edilmiştir.

5- Belge olsa size ne kazandırır?
Şimdi bu belge ile açılacak bir işletmeden satılan ana arıların parası, arıcılara devletin destekleme kapsamında geriye veriliyor. Eğer güvenilir ve sağlıklı bir işletme varsa yorulmadan ana arılarınızı döllenmiş analarla kısa sürede değişiyorsunuz. Burada hem yorulma yok, hem de devlet parasını veriyor. Ayrıca işletmeci satılan ana arı sayısına bağlı olarak bir vergi veriyor. Bu da devletin kazancı. Genç analarla kışa girildiğinde koloni kayıpları azalıyor ve verim artıyor. Sonuçta bilinçli arıcı, ana arıyı böyle izinli bir işletmeden aldığında devletten parasını alabildiği için, izinli ana arı yetiştiricisini tercih ediyor. Bu da hem benim daha fazla ana arı satmama ve hem de çok daha fazla para kazanmama neden oluyor.

6- Yıllık ana arı üretebilme kapasiteniz ne kadar?
500 adet ana arı yetiştirip satabiliyorum. İzin belgem olmasa da yetiştirdiğim ana arılardan memnun kalan arıcı arkadaşların isteklerini karşılamaya çalışıyorum. Bir çok işletme işi ticari kaygılar ile yapmaya başladıklarından dolayı, dölsüz anaları kafesleyip satma yolunu tercih ediyorlar. Bu durumda arıcıların ve arıların zarar görmesine neden oluyor. Ana arı yetiştiriciliğinde uyulması gereken bir takım kurallar vardır. Bunlara riayet edilmeden yapılan üretimler sonucu da verimsiz analar üretilir. Bu şekilde üretilen analardan da bir verim alınamayacağı kesindir.

7- Siz çevrenizde tercih edilir bir ana yetiştiricisi olmanızı neye bağlıyorsunuz?
Arıcılıkta en önemli unsur ana arıdır diyebiliriz. Ana arının verimli olması başarılı bir arıcılığın yapılabilmesine olanak verir. Benim çevremde tercih edilir olmamdaki en büyük etki, yetiştirdiğim ana arıların bulunduğu kolonilerin çok fazla bal yapmasından kaynaklanmaktadır diye düşünüyorum.

8- Yetiştirdiğiniz analar ile ne kadar bal üretebiliyor koloniler?
Ortalama 40 kilo kadar bal üretebiliyorum koloni başı. Belki size şaka gibi gelecek ama ülkemizde bal kaynakları çok bol olmasına karşı arıcılık bilgisine sahip arıcı sayısı son derece az. Bu konuda eğitim çalışmalarına hız verilmeli ve arıcılar eğitimden geçirilmelidir. Herkes arıcıda olmamalıdır. Yanlış yapılan uygulamalar, ilaçlamalar ve kurallara riayet etmeme neticesinde ballarımızın değerine satılamadığını görüyor bu konuda dikkatli olunmasını diliyorum.

9- Yetiştirdiğiniz anaların özellikleri nedir?
Birçok arı ırkı vardır. Bu arı ırkları üretilecek olan balın kaynağına göre tespit edilmeli ve o ırk arılar tercih edilmelidir. Muğla arısı ile kestane balı üretilemeyeceği aşikardır. Çaba sarf etmek çok yanlış olur. Benim ürettiğim arılar arılığımda her yıl kullandığım analar. Bu analar genç olduğu için kış sigortası konumundadır. Bol miktarda bal derlerken, az oğul eğilimi gösterir. Sakin mizaçlı arılar ile iki katı dolduran koloni bile oğul vermez ve kış boyunca çok az bal tüketir.

10- Son olarak üreticilere söylemek istediğiniz birkaç cümleniz var mı?
Öncelikle döllü ana kullanmak arıcıya çok büyük bir avantaj sağlar bu tartışılmaz. Ana alırken güvendiğiniz bir işletmeden yada kişiden ana almanızı tavsiye ederim. Eğer bu tür bir yer yok ise siz kendiniz üretmelisiniz. En doğru ve mükemmeli de budur. Üretilen ana arıların vasıflı olması için gerekli hassasiyet gösterilmelidir.Yoksa inanın arıcılık değil hamallık yapılır. Keyif için yapılan arıcılıkta dahi bal almak esası vardır. Verimsiz ırklar ve ana arılarla yapılan arıcılık insanda boşa kürek çekmek duygusunu çok uzun süre sonra gösterir. O zamanda iş işten geçmiş olur. Hepinize iyi çalışmalar.

Aslan ağabeyimize verdiği bilgiler için ve bize ayırdığı vakit için teşekkür ediyoruz.

18 Kasım 2006 Cumartesi

KAYSERİDEN ARICI FATİH MUTLU İLE İÇERİDE KIŞLATMA KONUSUNDA SOHBET

Fatih Mutlu arıcılığı Kayseri de yapan ve bilimsel çalışmaları takip eden azimli ve başarılı genç bir arıcımız. Hobici olmasına karşın eksiklerini giderme çabasında olan ve azimle bilgilerini artırma çabasında olan arkadaşımızı yürekten kutluyor, başarılı arıcılık çalışmaları yapmasını diliyoruz. Kolonilerinin azlığından dolayı içeride kışlatmayı tercih eden Fatih bey, bu konu üzerindeki gözlem ve tecrübelerini bizlerle paylaştı.

1- Kaç arınız var ve kaç yıldır arıcılık yapıyorsunuz.?
Ben bayağı yeniyim bu konuda. 3. yılıma gireceğim inşallah. 10 kadar kovanım var. Şu an için işlerin yoğunluğundan ve bu konudaki tecrübemin az olması sebebiyle kovan sayısını kısıtlı tutmayı düşünüyorum.


2- Kış şartlarında nasıl bir kışlatma yapıyorsunuz.?
Ben kapalı bir kışlatmayı baştan tercih ettim. Kovan sayımın az oluşu bana bu konuda kolaylık sağladı. İleriki yıllarda dışarıda da kışlatabilirim.


3- Sonbaharda içeriye, ilkbaharda dışarıya hangi tarihte alıyorsunuz?
Geçen yıl aralık sonunda kar yağdı. Bende kar yağarken içeri aldım. Arılık ve kapalı alan birbirine yakın olduğu için fazla sarsmadan hallettim içeri alma işini. 3 martta tekrar kek verdim. 2 hafta sonra 18 marta arıları dışarı çıkarttım.. kontrol ettiğimde arıların bir kısmı keke hiç dokunmamıştı . Bir kısmı ise tamamen bitirmişti keki. Bu sene hava durumuna bakarak 3 martta ilk keki verdiğim zaman arıları da dışarı çıkartmayı düşünüyorum.


4- Kış kaybı ile karşılaştınız mı?
Kış kaybı bir kovan da oldu.


5- Sonbahardan kışa girerken ve ilkbahara çıktığında koloni mevcudu karşılaştırıldığında nasıl bir durum gözlüyorsunuz?
Son bahardan kışa girerken gözle görülür bir eksilme vardı, ama ilkbaharda gördüğüm manzara iç açıcıydı..


6- İçeride kışlatmayı daha güvenli diyebilirmisiniz?
Ben dışarıda kışlatıyormuşum gibi tüm tedbirleri aldıktan sonra. Arıları fazla sarsıp salkımı bozmadan.içeri aldım. Kovan eğimlerini verdikten sonra belki biraz abarttım ama üzerlerini de battaniye ile örttüm. Tabi söylemeye gerek yok oda karanlıktı ve yeterince hava alıyordu. Nem kesinlikle yoktu.


Güzel memleketimizin her köşesi arıcılığın yapılmasına imkan sunarken, arılar ile ilgili en ideal kışlatma bölgelere göre tercih edilmelidir. Kış mevsiminin yağışlı ve ılıman olduğu Akdeniz bölgesinde içeride kışlatma son derece tehlikeli bir durum yaratabileceği gibi, yüksek bölgelerin dondurucu soğuklarından kapalı yada kuruluk oluşturulmuş arılıklarda kovanların yerleştirilmesi daha uygun olacaktır. Aman arıcılığın kış döneminde neme çok fazla dikkat edelim. Oluşmaması için tedbirleri alalım. Nemi kovandan uzaklaştırma çabalarına gayret edelim.

17 Kasım 2006 Cuma

ARI KOVANLARININ YERLEŞTİRİLMESİNDE DİKKAT EDİLECEK UNSURLAR


Arıcıların çoğu arı koloni sayısını artırma çabası içerisindedirler. Çok az arıcı belli bir miktar arı ile çalışma gayreti içerisindedirler. Arı sayısı artınca arılıkta iç içe girmiş arı sayısı da bir karmaşıklık yaratır. Arıcının işi hiç bitmez. Bu durumda bir tür birbiri ile bağlantılı sorunlar yaşanırken arılarda bu durumdan nasibini alır. Kolonilerin yerleştirilmesi ve kovanların birbirine çok benzemesi yer belirleme problemini beraberinde getirir.Sonuçta koloni mevcudu bazı kovanlarda azalır bazılarında artar. Bu istemsiz olarak ortaya çıkan bir durumdur. Arıcılar arılarını 30-40 tanesi yan yana gelecek şekilde sıraladıklarında bu olayla karşılaşabilirler. Bu olaya sürüklenme adı verilmektedir. Sürüklenme neticesinde orta bölgedeki arı kolonilerinin zayıfladığı, kenardaki kolonilerin ise mevcudunun arttığı görülür. Arıcı gerekli müdahaleyi yapmaz ise kalabalık koloniler daha çabuk oğul verme eğilimine girerken, zayıf kovanlarda bal verme mevsimine sağlıklı yetişemeyecektir.

Sürüklenmeden başka arılar başka kolonilere girme eğilimi gösterdiklerinde eğer giren işçi arı yaşlı ve dönem nektar kıtlığı yaşayan bir durum arz ediyorsa, arıların birbiri ile savaştığı ve birbirini kırdığı görülür. Koloniler yerleştirilirken birbirinin yolunu kesmeyecek, hemen hepsi aynı yöne doğru bakacak fakat dairesel yerleştirilecek,yarım ay şeklinde gibi, ve tüm kovanların ön yüzü farklı boyalarla boyanmalıdır ki arılarda ortaya çıkan şaşırma eğilimi ortadan kalksın. Arılık çevresinde yada özellikle içinde ve kovanlar yakınında doğal taş, kaya, ağaç, çalı, odun, kütük yada ön yüzlerinde renkli farklı boyaların bulunması arıların yerlerini şaşırmaması için yapılması gereklidir.

Kovanların ön kısmı arkadan 2 – 3 cm kadar kaldırılarak eğim verilecek olursa, rutubetli ve karbondioksit içeren havanın daha rahat dışarı çıkması sağlanır. Kovanlar yerleştirilirken bu konuya da dikkat etmekte fayda vardır.

16 Kasım 2006 Perşembe

YENİ SEZONA GİRERKEN YAPILABİLECEKLER 3- ARILIK DÜZENİ

Sevgili arıcılar.

Arılıkta düzen önemli bir durumdur. Düzen oluşturulurken, üzerinde durulması gereken bazı önemli noktalar vardır. Kış aylarında, havaların serin olduğu dönemde, arılar dışarı çıkamadıkları ve dinlenme halinde bulundukları için koloni bireyleri ilkbahara kadar yoğun bir çalışma göstermediklerinden kovan yerlerinin değiştirilmesi, bir sorun yaratmaz. Bu nedenle arılık düzeni oluşturulması için kış dönemi son derece müsait bir zamandır.

Bal sezonu sonunda ve nakliyeden sonraki dönemlerde arılıklarda bir düzensizlik hakim olur. Bu düzensizliği ortadan kaldırmak için bu mevsimi değerlendirmeli ve arılık düzeni oluşturulmalıdır.
Arılık düzeni dendiğinde akla ilk gelen doğu ve güney yönlerinin belirlenmesi olmalıdır. Arazinin konumu doğu yada güneydoğu bölgesine doğru eğimli olursa taban su tutmaz ve nem oluşumu ortadan kalkmış olur. Arazide eğim olsun yada olmasın, kovanlar yerden mutlaka en az 20 cm yükseğe kaldırılmalıdır. Bunun için sehpa düzeni oluşturulmalı ve kovanlar bu düzenekler üzerine yerleştirilmelidir.Kovanların giriş deliği doğu yada güneye baktığında en ideal konum yapılmış olur. Zaruri durumlarda kovanların giriş deliği kuzeye bile bakabilir. Bu durumda dahi arılar kışlayabilir ve çalışmalarını sürdürür. Sorun yaşanmaz.

Arılıkta yerleşim düzeni ne olursa olsun, aktif çalışmanın olmadığı kış başlangıcında, arılıkta isteğimiz doğrultusunda koloniler yerleştirilirse baharda karşılaşılacak sorunlar ortadan kalkmış olacaktır.

Koloniler yerleştirilirken, kovanların ilkbahara kadar yan yana yaklaştırılması kovanlar arasında oluşan gereksiz hava sirkülasyonunu ortadan kaldırır. Üzerlerine konulan kuruluk oluşturucu unsurdan daha fazla kovanın faydalanması sağlanır.

15 Kasım 2006 Çarşamba

NİÇİN STANDART KOVANLAR KULLANILMALIDIR?

Sevgili arıcı arkadaşlarım ülkemizin arıcılık sorunlarından biri standart ölçülerde kovan kullanılmamasıdır. Bu durum bazı aksaklıkların ortaya çıkmasına neden olur. Konunun daha iyi anlaşılması için doğal kovanlara yada bir diğer değişle ilkel kovanlara bakılmalıdır. İlkel kovanlarda arılar yuvalarını inşa ederlerken belli ölçülere riayet etmektedirler. Bu araştırmacıların ilgisini çekmiş ve doğala en yakın olan kovan tipleri oluşturulmuştur. İşte bu ölçülere uygun kovan tipi de langstrot ve dadant tip kovanlar.
Bu tip kovanlar tüm dünyada kullanılan tip kovanlar olarak görülür. Öyleki hangi coğrafi bölgeye giderseniz gidin, arı alış verişlerinde, mum alımlarında, nakliyelerde, ana arı üretimlerinde, arı beslemesinde, ekipmanların düzenlenmesinde ve kullanılmasında aynı standarttaki kovanlarla çalışmak üreticilere hem kolaylık hem de başarı getirir.
Şimdi bana ait bir standart olsun diye çaba göstermenin bir anlamı yoktur. Yada bizim ülkemize ait bir standart geliştirelim demenin de bir faydası yoktur. Dadant tip kovanların çerçeveleri biraz daha yüksek olduğundan dolayı bal kemeri geniş olmakta ve koloniler uzun geçen kış şartlarında daha iyi kışlayabilsinler diye bu bölgelerde tercih edilmektedirler. Diğer ılıman bölgelerde ise langstrot tip kovan sağlıklı kışlamaya yardımcı olan en ideal kovan tipidir.
Bir arılıkta farklı bölgelerden alınmış farklı standartlara ait kovan olduğu düşünülürse, her bir kovan için ayrı çerçeve imalatına gerek olur. Ayrıca koloniler arasında yapılacak olan çerçeve alış verişlerini yapamayız. Hastalıklı kovanlara yapılan müdahalelerde ve yavrulu çerçeve verilmesinde, eksik besin olduğunda çerçeve ile bal verilmesinde ortak çerçevelerin kullanıldığı kovanlarla çalışmak gerekir. Diyelim ki çerçeve verildi ama boyu yada yüksekliği daha uzun çerçeve verildi; çıkarılması ölçülerinin değiştirilmesi işlemleri arıcıyı hep rahatsız edecek olan uygulamalar olacaktır.
Kovanlar ile ilgili söylenecek tek önemli kural arılık içerisindeki kovanların tamamının aynı tip kovanlardan olması zorunluluğudur. Buda ülkemizde TSE (Türk Standartları Enstitüsü) tarafından belirtilmiş ve arıcıların hizmetine sunulmuştur.

14 Kasım 2006 Salı

YENİ SEZONA BAŞLARKEN YAPILABİLECEKLER 2- KOVAN

KOVAN

Kovan arı ailesinin yuvası olarak tanımlanır. Burada her türlü çalışma sergilenmektedir. Bireylerin doğum yeri, gelişme ve büyüme alanı, beslenme ve korunak yeri, ayrıca neslini devam ettirmek için yeni ana namzetlerinin üretildiği yer olarak karşımıza çıkar.

Kovanlar doğal ortamlarda kare yada dikdörtgen şekline yakın inşa edilirler. Modern yaklaşım ile koloni mevcudunun yüksek tutulma çabası ve bol bal eldesi düşüncesi ölçüleri bir miktar büyütmeye neden olmuş dünya üzerinde doğala en yakın, iki tip kovan kabul görmüş ve standart olarak dünyada kullanılmaktadır. Bunların dışında özelliklede örneğine az rastlanır ve dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan türden kovanlar görmekte mümkün olmaktadır. Ülkemizde arıcılık sektöründen para kazanan büyük firmalar dahi kendi standartlarını oluşturmuşlar, piyasada gerçek standardın kendilerine ait olan ölçüler olduğunu söylemektedirler.

Oysa dünya standartları iki tip kovan ölçüsünü kabul etmekte diğer kovanlarda çerçeve kullanılsa dahi standart dışı ölçüler kullanıldığı için bir bölgeden bir bölgeye götürülen, arıların satışlarında, çalışılmasında sorunlar ile karşılaşılmaktadır. Alınan arıların çerçeve ölçüsü götürülen bölgenin kovanlarına ya uzun, ya kısa, yada yüksek gelmektedirler. Çok kısa çerçeveler ile yetiştirilen arılar sanki on çerçeve arı varmış gibi görünür ama standart ölçülere göre yarısı miktarda arı olduğu dikkate alınmalıdır.

Yapılan alış verişlerde kovan ölçülerinin önemli olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Langstrot ve dadant denen tip kovanlar kullanılmalı ve eğer kovan yaptırıyor isek bu ölçülerde kovan yapılmasına özen göstermeliyiz. Bu tip kovanların ölçülerini önceki yazılarımızda vermiştik. Daha ayrıntılı çizimlerini TSE (Türk Standartları Enstitüsü) den temin edebilirsiniz.

Kovanlarımızı bu aylarda yaptırmak, bizlere ilkbaharda boyama için harcayacağımız zamanı kazandıracaktır. Ayrıca kovan almayacak olan arıcılar boya ihtiyacı olan kovanlarını bu mevsimde boyayabilirler. Kovanlarında gördükleri bazı çatlakları ve delikleri tamir edebilirler. Kovanlarında gördükleri eksiklikleri tamamlarlar. Kulp, tutacak yeri, kapaklara havalandırma deliği açma, İlave pervazlarındaki bozuklukları düzenleme işlerini yerine getirebilirler.

13 Kasım 2006 Pazartesi

YENİ SEZONA BAŞLARKEN YAPILABİLECEKLER

1- ÇERÇEVE

Önümüzdeki kış mevsimi artık dinlenebileceğimiz günler olarak karşımızda duruyor. Bu günlerde bir taraftan dinlenmeli, diğer taraftan da fırsat ve vakit buldukça bazı çalışmalar yapmalıyız.

Sezonun ilerlemesi ile birlikte işler çoğalır ve bir çok defa arıcıların işlerine yetişemedikleri serzenişlerini duyarız. İşler yoğun olduğunda acil yapılması gerekenler yerine getirilir. Bazı rutin işler daha sonraya bırakılır buda çalışmalarımızın istediğimiz şekilde yürümemesine neden olur. Planlanan bazı işler bir dahaki seneye yapılmak zorunda kalınır. Zaman çok kıymetli bir hazine olmakla birlikte, arıcılarımızın koloni sayısının artması ile birlikte işleri çok daha fazla olmakta yapılan iş artmamaktadır. Arıcılıkta her türlü çalışma el oyalayıcıdır. Çerçeve yapıştırıp, çakmak, delmek, tel geçirmek, tel germek, mum yapıştırmak ve mahmuzlamak, arıya vermek, şerbet dağıtmak, kovan kapağı açmak ve kapatmak dahi koloni sayılarının artması ile birlikte son derece fazla uzun zaman almaktadır. Birkaç koloni ile yapılan hobi arıcılığı bazen arıcının bilgi ve tecrübesi sonucu yüzlerce arıdan alınabilen ürünler kadar bol olabilmektedir.
İşte arıcılar kış aylarında bir taraftan dinlenmeli diğer taraftan da ihtiyaçları doğrultusunda yapılabilecek ve zamanlarını daha verimli kullanmalarına yardımcı olacak işleri yerine getirmelidirler.
Kış ayları çerçevelerin çakılıp delinmesi ve tellenmesi için son derece mükemmel günlerdir. Yalnız çerçeveye takılan teller gerilmemelidir. Kış mevsimi hava sıcaklığı düşük olduğu için gerilen teller baharda kullanılacağı dönemde sıcak havada gevşer. Bu gevşeme mumun sağlıklı bir şekilde çerçevede durmasını engeller. İleriki çalışmalarda sorun yaratır.

12 Kasım 2006 Pazar

SEZONA BAŞLARKEN

Sevgili arıcılar, bir çok kişi arıcılıkla ilgilensin yada ilgilenmesin, uzaktan az bir miktar dahi bilgisi olsun arıcılık sezonunun başlangıcını ilkbahar olarak söylerler. Hatta bu işe başlayacak insanlar genelde ilkbahar mevsiminde koloni almak isterler ve dışarıdan ilkbaharda alınması konusunda telkin görürler.
Arı ailesi diye isimlendirilen bireyler ana arı, işçi arı ve erkek arılardan oluşur. Bu topluluk en alt seviyedeki mevcuda kış aylarının başlaması ile birlikte ulaşır. Sonbaharın son günlerinde kışa girerken artık arı kolonimiz doğmayı bekleyen bir çocuk gibidir. Ana karnındaki bebek kadar güçsüz ve korunmasız olan topluluk kış ortalarında canlanmaya, baharla birlikte gelişmeye ve yaz döneminde meyvelerini vermeye daha sonrada tekrar hayatını kış aylarında idame ettireceği şekline yani en az mevcuduna dönmeye çalışır.
Tüm dönemlerde arıcılık bilgisine ve tecrübesine ihtiyaç vardır. Yapılan çalışmaların hiç biri yapılmasa bile arı kolonisi gerekli görevini yerine getirir. Lakin modern arıcılık ve teknik arıcılık yöntemlerinde, her dönem yapılan çalışmalar ile minimum masraf ve güç sarf edilirken, maksimum ürün elde etme çabası vardır.
Arıcılarımız bu yaklaşımla ilkbahar aylarında gelişmiş bir koloni almanın uygun olabileceğini düşünebilirler. Bir kısmı da ellerinde ki materyalin gelişim safhalarını ayrıntılı olarak inceleme fırsatı bulmak için sonbaharı tercih ederler. Sonbaharda alınan bir koloni, anası genç değil ise değiştirilmeli ve kış için sigorta haline getirilmelidir. Kış aylarında ve gelecek ilkbaharda başına gelebilecek açlık durumu için balı yeterli hale getirilmelidir. Rutubet emici unsurlar ile boşluklar doldurulmalı, arı kolonisi sınırlandırılmalı, birim çerçeve başına düşen arı yoğunluğu artırılmalıdır. Mutlaka varroa ilaçlaması yapılmalı ve kovanlar yerden mutlaka yükseğe yerleştirilmelidir. Bu tür tedbirlerin alınması ile birlikte sezona sağlıklı ve sıhhatli bir koloni tarafımızdan hazırlanarak oluşturulmuş olur. İlkbaharda alınan kolonilerde bulunan ana arı durumu ve varroa enfeksiyonuna karşı tedbirlerin alınıp alınmadığı bilinemez. Ayrıca sonbaharda alınan koloniler fiyat olarak da ilkbaharda alınanlara göre çok daha uygun olur.
Hepinize yeni sezonun hayırlı olmasını temenni ediyorum

11 Kasım 2006 Cumartesi

BAL ELDESİ ÖNCEDEN TAHMİN EDİLEBİLİRMİ?

Sevgili arıcılar yıllardır duyarız “Türkiye arı kolonisi sayısı bakımından dünyada önde gelen ülkeler içerisinde yer alırken, bal eldesi bakımından maalesef ön sıralarda değildir” diye. Dünya üzerinde bitkisel çeşitliliğin hiç de yoğun olmadığı ülkelerde son derece fazla miktarda bal üretilebilmektedir. Yapılan çalışmaların ve eğitimlerin bu başarıda etkili olduğu bir gerçektir. Arıcılarımız çok fazla özen göstermese de ülkemizdeki tabi flora arılarımızın yaşamlarını sağlayabileceklerinden fazla olan balı derlemelerine imkan vermektedir. Bundan dolayı da ülkemizde bal sağım döneminden, bal sağım dönemine arılarının yanına uğrayan arıcı sayımız hiç de azımsanmayacak kadar çoktur. Gönül ister her arı kolonisi istenenden çok bal elde etsin. Lakin bal elde etmek için yapılması gerekenlerin yanında tabiatında buna destek vermesi gerektiğini unutmamak gerekir.

Arılar elde ettikleri balları sayesinde yaşamlarını devam ettirirler ve nesillerini sürdürürler. Bundan dolayı bal derlemek yapmak onların doğası gereğidir. Bizler arıcılık sanatı ile onların daha fazla bal yapmasını teşvik eder ve ihtiyaçlarından fazlasını onlardan alma yolunu tercih ederiz. Alınan bal miktarı ne kadar fazla olursa kendimizi başarılı sayarız. Oysa bizler ne yaparsak yapalım, tabii şartlar bal eldesine izin vermediği taktirde elde edilen bal son derece az olacaktır. Şu var ki bir bal arısı kolonisinin yaşamını sürdürebilmesi ve dışarıdan bir müdahale olmadan bu işin gerçekleştirilmesi bile arıların yaşamları için gerekli olan nektarı temin ettiklerinden dolayı arıcı için önemli bir durumdur.

Doğanın kurak yada çok yağmurlu olduğu günlere denk gelen bal dönemi, arıların nektar toplamasına ket vuran en büyük sorunlardan biridir. Koloni içerisindeki tarlacı arı potansiyelindeki miktar, arazideki kolonilerin yerleşim yerleri gibi unsurlar önemlidir. Yapılan zirai mücadeleler, kolonilere uygulanan ilaçlar ve bunların zamanlamaları da bal döneminde çalışacak olan tarlacıların sayısına ve sağlığına etki eden unsurlardır ve bal eldesinde önem arz eder.

Arıcıların bal eldesinden önce yapacakları tüm uygulamaları kusursuz yerine getirmeleri, tabiatın kendilerine sunacağı en ufak bir ikramı bile onlara çok büyük bir şekilde geri verecektir. İyi organize edilmiş olan arı kolonileri çok kısa sürelerde hiç de düşünemeyeceğiniz kadar bal üretebilirler. Bundan dolayı bal dönemine kadar biz üzerimize düşeni yerine getirelim, tabiat izin verdiğinde gerekeni arılarımız yapacaktır.

Ülkemizdeki 13-18 kg miktardaki ortalamalar bilmeliyiz ki, eğitimli arıcılarla çok daha yukarılara çıkarılacaktır. Ülkemizde kendini yetiştiren bir çok arıcının bugün 25-50 kilo arası bal aldığı bilinmektedir. Lakin bal eldesinin yapıldığı bitki türünün de burada önem arz eden bir durumu vardır. Hektarlarca ayçiçeği yada yayla çiçeklerinin bulunduğu bir bölge ile Karadeniz de ormanlık bir alanda sürekli yağmur yağan ve kovan içerisinde hapis kalmış ah bir hava yağmasa da bal toplasak diye kara sevdaya tutulmuşçasına bekleyen arılar arasında, elde edilecek bal miktarı açısından son derece büyük bir fark olacaktır.

Yöresel farklılıklar ve elde edilen bal türünün floristik yapısı , iklimsel değişimler dikkate alındığında, bal üretiminin önceden yapılacak olan tahmininin doğru bir sonuç vermeyeceği düşüncesindeyim.

10 Kasım 2006 Cuma

ARICI REŞAT ALBAYRAK İLE SOHBET


Arıcılığı kendini bildiğinden beri yapan Reşat Albayrak aslen Trabzon Hayrat ilçesi Maki bölgesinden. Maki bir çok köyün birleşmesinden oluşan bir yer. Bölgedeki insanların bir çoğu arıcılık zanaatı ile uğraşıyor ve bilgilerinin babadan oğula geçmesi için çaba sarf ediyor. Reşat ağabeyimizde geçmişten gelen bilgilere yenisini aktarma için gayret ederken, hali hazırda yaptığı arıcılık çalışmalarında ne tür uygulamalar yaptığını bizimle paylaşıyor.
10 soruluk arıcılık sohbetimizde Reşat Albayrak bizlere yaptığı arıcılığı şu sözleri, ile özetliyor.

1- Karakovanınız var mı?
Karakovansız olur mu, kütük kovan bize dededen miras, onlardan aldığımız oğulun tadı bir başka, her yıl kütük kovanlardan aldığımız arılarla arı artırımına gideriz. Aldığımız oğulları modern kovanlara aktarırız. Ertesi yıl bu oğullar ile bal yapmak için arılarımızı çiçeklerin bol olduğu yerlere gideriz.

2- Bölme tabir edilen suni oğul alırmısınız?
Bazen çok güçlü olan kovanları bölme şekli ile oğul aldığımız oluyor. Fakat bu tür suni oğullar doğal oğullar kadar sağlıklı gelişme gösteremiyor.

3- Ana değişimi yaparmısınız?
Ana değişimi işi ile eskiden pek uğraşmaz idik. Bu son yıllarda bir hoca var Yalçın hoca kış ölümlerinin bir nedeninin de yaşlı analardan kaynaklandığını söyledi. Özellikle birinci oğulların analarını değişiyorum. Birde güçlü arıları böldüğümüzde hazır döllü ana veriyoruz. Daha çabuk gelişme sağlıyor ve farklı ırkları deneme fırsatı bulmuş olduk.

4- Diğer ırkları beğeniyor musunuz?
Hiç hatırlatmayın. Şöyle iyi böyle iyi denilen bir çok farklı ırk elimden geldi geçti. Bunların hiç biri bizim yerli ırklar kadar güzel gelmedi bana. Hem bal yapıyor, hem yavru atıyor yerliler. Dışarıdan denemek için gelen arıların ise gelişmeleri çok zayıf. Bal tutma durumları ise yerlilere göre tartışılır.

5- Bal satışları ile ilgili sıkıntınız var mı?
Maalesef o da büyük bir sorun. Ne kadar iyi bal üretirseniz üretin. Sizden bal alan kişi şeker vermedin değil mi demiyor mu insan çok sıkıntıya düşüyor. Ne derseniz deyin onca emeğimizin karşılığını alamadığımız gibi birde sahte bal satıyormuşuz durumuna düşmek insanı gerçekten üzüyor. Şeker vermesekte donan bal ile ilgili bir bilgisi olmayan tüketici bal donar donmaz ilk bize verdiğin bal şekerliymiş diyor. Bu konu ile ilgili tüketiciyi bilinçlendirmek için çalışmalar yapmak gerekli.
6- Siz bu çalışmalar ile ilgili ne tür bir çalışma yaptınız?
Ben İstanbul Arı yetiştiricileri Birliğine kayıt olmak istedim. Her türlü belgem var. Fakat bir kağıdım eksik diye kaydım yapılmamış. Onlarda kendilerince haklı olabilirler. Fakat bende bir arı yetiştirici olarak üzerime düşenin bu birliğe kayıt olup, bizler için yapılanları desteklemek olduğunu bildiğim için müracaatta bulunmuş idim. Bundan başka çevremdeki insanlara da donan balın sahte olmadığını aktarmaya çalışıyorum.

7- Yaptığınız çalışmalarda başarılı olabiliyor musunuz?
Yaptığımız çalışmalarda başarılı olmak güzel ve insanı başarıya götüren çalışmalarda bulunmak daha iyiyi yapmak için çabalarımızı artırıyor. Lakin bu işi bilimsel yapan kişilerin bizlere bilgi birikimlerini aktaracakları ortamların yaratılması gerek. Bu iş için İlçe Tarım Teşkilatlarının , Arıcı birliklerinin ve bakanlığın çalışmalarının olması gerekli.

8- Yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz?
Kesinlikle bulmuyorum. Bizler her türlü çalışmalarımızı gerçekleştirirken kimsenin yardımını alamadığımız gibi, çok fazla engelleme ile karşı karşıya bırakılıyoruz.

8- Ne tür engellemeler ile karşı karşıyasınız?
Bu sektörde her nedense arıcılık yapılmasın diye ne gerekiyor ise yapılıyor. Ürettiğimiz bal donduğu için toplum tarafından şekerli denilerek alınmak istenmiyor. Toptancılar üretilen balı çok ucuza almak için bununla ilgili en ufak bir tanıtım çabası içerisine bile girmiyorlar. Arılarımızın bir yerden başka bir yere nakli sırasında, izin almak ayrı bir dert. Arılar mı hazırlanacak, belgeler mi tamamlanacak, kamyon mu tutulacak. Bu işeri kolaylaştırmaları lazım. Hadi yaptık hepsini, gidilen yerde bir sürü zorluk. Köylüsü, muhtarı, ormancısı, hırlısı, hırsızı bazen tüm hoş yanları bir tarafa bırak diyorum bu işi kendi kendime.

9- Tüm olumsuzluklara rağmen neden yapıyorsunuz bu işi o zaman?
İnanın belki de ben bu işi yaparken kazandığımdan çok daha fazlasını harcıyorum. Lakin bu arıcılık faaliyetini bir iş olarak değil, bir meşgale olarak değerlendiriyorum. Bu iş bana zevk veriyor fakat bir o kadarda sağlık ve mutluluk veriyor. Bunun farkındayım. Herhalde kendimi iyi hissettiğim sürece bu iş ile uğraşacağım.

10-Son olarak bu işe gönül verenlere, yeni başlayanlara ne söylemek istersiniz.
Arıcılığa yeni başlayanlara söyleyeceğim şudur. Çok güzel bir meşgaledir. Kendinize ailenize sağlık veren bir ürün üretmenin mutluluğunu yaşarsınız. Bu işi yaparken mutlaka iyi bir araştırma yapın. Kimse anasından doğar doğmaz arıcı olmuyor. Çalışarak kısa sürede bu sevimli canlılar ile uğraşmanın mutluluğuna sizde varırsınız. Hepinize başarılar diliyorum. Çalışmalarınızda sonsuz gayretlerinizin devamını diliyorum.

Reşat ağabeyimize sohbetimiz sırasında sorduğumuz sorulara vermiş olduğu cevaplardan dolayı çok teşekkür ediyoruz.

8 Kasım 2006 Çarşamba

ARI KOLONİSİNDEKİ BİREYLERİN OLUŞUMU

Sevgili arıcılar elimizde bulunan materyal bal arısı. Bu hayvanların tabiatta diğer canlılardan ayrılan bir durumu vardır. Üreme özeliğinin farklı bir biçimde gerçekleşmiş olması.Tabiatta bal arıları, bazı çekirge ve karınca türlerinde karşılaşılan bu durumun bilimsel adı partenogenezdir. Bir çeşit üreme biçimidir. İstisnai bir durum olduğu için toplum tarafından bilinmese de, arıcılarımızın bilmesinde fayda vardır.

Partenogenez: Döllenmemiş yumurtadan birey meydana gelmesi olayıdır.

Tabiatta bulunan tüm canlılar bir dişi yumurtasının, erkek bireyin spermi ile döllenmesi sonucu oluşurken, bu istisnai üreme becerisine sahip canlılar döllenmemiş yumurtadan erkek bireyler oluştururlar.

Tabiatta bulunan her tür canlının vücudunda belli bir sayıda kromozom adını verdiğimiz, ebeveynlerin genetiksel özelliklerini üzerinde bulunduran ve bu özelliklerin yavrulara geçmesine yardımcı olan yapılar vardır. Üreme hücreleri içerisinde bulunan kromozomlar birleştiğinde canlının en ilkel hali olan hücre biçimli zigot oluşur ve bir grup anneden bir grup babadan gelen bu kromozom çifti yavruya genetiksel özelliklerini veren yapılar olarak ortaya çıkarlar. Biri anneden biri babadan gelen kromozomlar üzerindeki gen çiftleri baskın yada çekinik olarak karakterlerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Bir arı ırkının vücut cüssesi, dil uzunluğu, rengi gibi özellikler anne ve babasından baskın olan genin dış görünüşte çıkması , çekinik olan genin ise gizli olarak genlerde bir sonraki nesilde çıkabilecek olarak gizlenmesi ile sonuç bulur.

Ana arılar döllenme uçuşuna çıktıklarında yaklaşık 18 tane kadar erkekle çiftleşebilmektedir. Bu çiftleşme uçuşlarında aldığı spermleri sperm kesesinde depo etmektedir. Her yumurta döllendiğinde böylece hem annenin yumurtasından hem de babanın sperminden genetiksel çeşitliliğe sebep olacak gen karışımları ile karşılaşmaktadır. Bu da genetiksel çeşitliliğe neden olurken bazen vasıflı bazen de vasıfsız bireylerin ortaya çıkmasına neden olur. Bazen de kolonideki işçi arıların farklı dış görünüşe sahip olmalarına neden olur ki bu da farklı cinsten erkek bireylerle çiftleştiğinin asıl göstergesidir.

Ana arının döllenmiş yumurtası arı sütü+bal+polen ile beslenirse işçi arılar oluşurlar. Döllenmiş yumurta sadece arı sütü ile beslenirse ana arı oluşur. Ana arı beslenme özelliğinden dolayı yaklaşık 16 günde dünyaya gelirken işçi arılar 21 günde meydana gelirler.

Bunlardan ayrı ve değişiklik arz eden ise döllenmemiş bir yumurtadan oluşan erkek bireylerdir. Erkek bireyler sadece ve sadece ana yumurtasının genlerinden oluşur dolayısı ile ana arının özelliklerini taşıyan genleri içerdiğinden dolayı ana arının ırkının özelliklerini taşır. Buradan yola çıkarak saf arı ırklarından elde edilen yumurtalardan oluşan ana arılar, saf erkeklerin spermleri ile suni olarak döllenir ve böylece saf ana arılar elde edilip kullanılabilir. Islah yöntemleri sonucu elde edilmiş, bünyesinde kaliteli genler içeren bireyler, suni döllenme yolu ile vasıflı özelliklerinin yozlaşması ortadan kaldırılarak, verimliliğin artması amacı ile kullanılır.

7 Kasım 2006 Salı

KIŞ SALKIMINDA DURUM

Kış salkımı denen durum ne demektir? Arılar salkıma geçince hiç hareket etmezler mi? Arılar kış boyunca dışkılama ihtiyaçlarını nasıl giderirler? Kış aylarında arılar ısınmak için mi yoksa yaşamak için mi bal tüketirler?

Bu sorulara cevap arıların kış aylarındaki durumları hakkında bilgi edinmemize neden olurken arılar üzerindeki biyolojik bakış açımızın daha kapsamlı olmasına neden olur. Şunu bilmeliyiz ki arılar kış ayları boyunca son derece az miktarda bal tüketirler. Arıların kış aylarında ölmemesi ve ölümlerin genelde ilkbahar aylarında olması da ayrı bir dikkat edilecek durumdur.

Metabolizma canlıların vücudunda meydana gelen yapım ve yıkım reaksiyonlarının tamamına verilen isimdir. Tüm kimyasal işleyiş ve reaksiyonların hızı hava sıcaklığı ile arılarda doğrudan orantılıdır. Hava sıcaklığı ile arıların faal çalışması ömürlerinin kısalmasına neden olmaktadır. Vücutta artık kimyasal maddeler reaksiyonlar sonucunda oluşur ve depo edilir. Bu durum yaşlanmanın ve ömür uzunluğunu kısaltan asıl unsurdur. Arılar kış boyunca metabolizmaları son derece düşmüş olarak hayatlarına devam ederler. Tüm arılar birbiri arasına girerek adeta bir top görünümünü alırlar. Arıların oluşturduğu küme sıcaklık düştükçe kümenin de küçülmesine neden olur. Bu durum karşısında orta noktalarda yer alan ana arının yaşamı garanti altına alınması için daha yüksek sıcaklık meydana getirilmeye çalışılır. Salkım içerisinde bulunan arılar ortada bulunan sıcak bölgedeki baldan bir miktar alarak hem beslenir hem de yaşam için gerekli enerjiyi elde etmiş olur. Dinlenme halinde olan bir insanın dahi nefes almak, dolaşım sistemindeki kanın hareketine yardım eden kalbin kasılması ve göz kapaklarının refleksi olarak açılıp kapanması için bile gerekli en düşük enerjiye ihtiyacı vardır ve bu hayatsal olaylar istemsiz yerine getirilmektedir. Arılarda istemsiz bir takım ihtiyaçlarını yerine getirmek için beslenmek zorundadır. Beslenme işini yapan arılar, daha dış kısma doğru hareket ederken dışarıdaki soğukta kalmış olanlar içeri doğru hareket ederler. Bu durum eğer koloni güçlü ise çok ağır , eğer koloni zayıf ise çok hızlı bir şekilde gerçekleşir. Koloni bireyleri arasında meydana gelen bu hareket hızlı bir şekilde kış ayında dahi ısınmak , yaşamsal ihtiyaçlarını gidermek için bile kullanılsa, kolonide bulunan arıların yaşlanmasına neden olur. Bu durumda ilkbahardaki kuvvetli arı ölümleri ile karşılaşmak mümkündür.

Arılar kış ayları boyunca sadece hayatta kalabilmek için ve ana arının ısınması için bal tüketirlerken, kış boyunca vücutlarında oluşan artık maddeleri bağırsaklarında depo ederler. Kovan içerisine dışkılama yolu ile bırakmazlar. Uygun bir günde dışarıya bağırsaklarını boşaltırlar. Bu durumda kış aylarında soğuk geçen bölgelerde arı kolonilerinin daha sağlıklı olduğunu göstermiştir. Arılar ılıman iklimde yağmur gibi etkiler ile dışarı çıkamasalar bile sürekli yumurta attıkları ve gelişim periyoduna girdiğinden dolayı hem bal sarfiyatı fazla olacak hem de bağırsaklarında biriken pislik çok daha fazla olacaktır.

Kış salkımının sağlıklı bir şekilde devamını sağlamak için, arıların kış döneminde metabolizmanın düşük olmasından dolayı, soğuk bir periyottan geçmelerinin sakıncalı olmadığını gösterir. Neticede arıların sıcağa ilkbaharda ihtiyacı olacağından gerek beslemeler gerekse yumurta atımını teşvik eden unsurlar baharda hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Kış aylarında arıların sıcak olarak tutulma kaygısı, bu arıların kış salkımının bozulmasına ve bozulan salkımdan dolayı daha fazla miktarda bal tüketilmesine, arıların yaşlanmasına ve ilkbaharda daha çabuk ölmesine neden olur. Bağırsaklarda biriken artık maddelerin dışarı atılamaması da ayrıca nosema gibi hastalıklara neden olmaktadir.

Arıların kuvvetli koloniler teşekkül etmesi desteklenmeli ve esas olarak kış boyunca değil de ilkbahar döneminde, kovanın açılmasına imkan olmayan günlerde atılacak olan yumurtaların beslenmesi için gerekli olan bal stokunun bulunmasına dikkat etmek gerekmektedir.