28 Ocak 2009 Çarşamba

MSN TOPLANTISI

TOPLANTI DUYURUSU


ANARTO 2009 yılında MSN toplantılarına devam ediyor !!! Arıcılıkda bal arılarının beslenmesi konusu, koloni sağlığı açısından önemli bir yere sahiptir. Özellikle son günlerde kolonilerin invert şeker şurubu ile beslenmesi konusunda arıcılık web sitelerinde ve bloglarda yazıların yayınlaNdığını görüyoruz. Bu konunun da işleneceği toplantı 1 Şubat 2009 Pazar günü saat 20:00- 21:00 arasında MSN’de Fatih Güneş başkanlığında olacaktır.


ANARTO grubunun ilanı ve toplantı konusu çok güncel ilgililerin katılmasının faydalı olacağı kanaatindeyim.

Yalçın SEZER
Uzman Biyolog

www.bereketbal.com
www.teknikaricilik.com

21 Ocak 2009 Çarşamba

ARI ve ARICILIK SEKTÖREL İŞBİRLİĞİ ve ORTAK AKIL TOPLANTISI YAPILDI


17–18 Ocak 2009 tarihinde, Müsteşar Yardımcısı Dr. Ferhat ŞELLİ Başkanlığında, Arı ve Arıcılık Sektörel İşbirliği ve Ortak Akıl Toplantısı yapılmıştır.

2007 yılında başlatılan çalışma kapsamında; Tarım sektörünün paydaşları ve sivil toplum kuruluşları ile düzenli işbirliği yapılması, böylece sektörün sorunları ve 2009–2012 dönemine ait yapılacak çalışmalar ve projeksiyon tespit edilip çözüme yönelik tedbirlerin alınması, tecrübe ve düşünce paylaşım ortamının sağlanması amaçlanmıştı.

Bu bağlamda, 2008 yılında 18 Ortak Akıl Toplantısı yapılarak 15 Sektörde Eylem Planları hazırlanmıştır. Toplantıların onaltıncısı 17–18 Ocak 2009 tarihinde Arı ve Arıcılık Sektöründe gerçekleştirilmiştir.

Toplantıya; Bakanlığımızın ilgili birimlerinin yöneticileri ile özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının üst düzey temsilcilerinden oluşan otuzun üzerinde katılımcı iştirak etmiştir.
Sektörünün paydaşları ile sektörün karşı karşıya bulunduğu problemler tartışılmış ve çözüm yolları ortaya konulmuştur.

Bu çerçevede, 19 konu başlığı altında tespit edilen tedbirlerin; kim tarafından, nasıl ve ne zaman, çözüleceğine ilişkin bir Eylem Planı hazırlanmıştır.

Eylem Planında yer alan faaliyetler, katılımcı bir anlayışla, sektör temsilcileri ile birlikte aylık olarak izlenecek ve değerlendirilecektir. Bu amaçla, yapılan çalışmaların ve sağlanan gelişmelerin sektör temsilcileri ile anında paylaşılabilmesi için e-mail grubu oluşturulmuştur.

20 Ocak 2009 Salı

ARI BESLEMESİNDE ZAMANLAMA VE BESLEME STRATEJİSİ

Pek muhterem arıcı arkadaşlar. Arı beslemesi ile ilgili daha önce birçok kez zamanı geldikçe nasıl ve ne şekilde besleme yapılması gerektiğini paylaşmış idim. Topluca www.bereketbal.com sitesinde arı besinleri ile ilgili bölümde bu konuların zamanlara göre değerlendirmelerini görebilirsiniz. Tüm bu bilgiler ışında sonbahardan ilkbahara arıların beslenmesi ile ilgili bir görüş alışverişi yapalım.

SEZONUN BAŞLANGICI
Bal kıymetli bir ürün ve arılardan alınması bir maharet istiyor. Bu maharetin başlangıç dönemi de, mevsimin başlangıcı da bal alımından sonra başlıyor. Balı aldıktan sonra işlerimiz aslında yeni başlıyor.
Balı alıp süzünce bırakmalıyız bal bir dinlensin dinlenme kazanlarında. Hava kabarcıkları, mum, kanat, arı ölüleri ve arı bacağı gibi kısımlar organik unsurlar olduğundan balda tağşiş yaratmıyor. Bu unsurlar balda bir sahtecilik ya da kalıntı olarak değerlendirilmiyor. Bala karışsa dahi bir bozulmaya neden olmuyor. Neticede bu ürünler tamamen canlı vücudunda üretilmiş yapılar ve balda bir bozulma yaratmıyor. Kodekse göre bu birimlerin balda bulunmasının bir sıkıntısı yok.

ARILARDA YAĞMACILIK
Bal alımında olsun baldan sonraki dönemde olsun arıların huzursuzluğu açıkça ortadadır. Çevrede nektar azalmış ve arılar zayıf kolonileri gözler olmuştur. Arılıkta yapılan yanlış hareketler arıların olası bir yağmacılığı başlatmasına davetiye çıkarır. Arıcının kovanı açarak incelemeler yapması ve bu sürenin çok uzun sürmesi baldan sonraki kıt mevsimde hele ki havada sıcaktır muhtemelen arıların sanki köpek gibi arıcıyı takip etmesine neden olur. Bir an gelir ki arılar arılıkta zayıf kolonilerin kapısı önünde kovan içerindeki balı kendi kovanlarına götürmek için büyük bir karmaşa ortaya koyarlar. Bu dönemde arıların birbirlerini kırması yani öldürmesi söz konusu olur. Zayıf kovanların sönmesi yani yok olması söz konusudur. Ayrıca bu bazen arılıklarda uzunca bir dönem devam edebilir.
Yağmacılığın böyle uzun sürmesi genellikle zayıf koloniler ile güçlü kolonilerin aynı yerde ve karışık olarak yer almasından kaynaklanabilir.
Arıların arıcılar tarafından uzun süreli ve nektarın az olduğu dönemde incelenmeleri.
Besleme yapmak maksadı ile etrafa şurup ya da benzeri besleme maddelerinin dökülmesi.
Yağmacılık eğilimi ağır basan arı ırkları ile çalışmak.
Koloni içerisinde yer alan bireylerin daha çok tarlacı ve yaşlı arılardan oluşması.
Yağmacılığı tetikleyen unsurların başında yer almaktadır.

YAŞLI ARILARIN BU MEVSİMDE YAPABİLECEKLERİ
Bu kadar yağmacılık bilgisi vermemin nedeni şudur. Çevrede nektar yok arı sayısı kovan içerinde çok ve yanlış bir takım çalışmalarda elimizdeki bu hazineyi yok etmeye neden oluyor. Hazine diyorum. Çünkü bu kadar yaşlı arı birkaç hafta içerisinde ölecekler. Doğal olarak kademeli ölüm ile de belli bir süre sonra kovan içerinde kalacak olan kışı geçirecek arılar hem yaşlı olacak hem de zamansız ölümler ile baharı görmeden koloninin sönmesine neden olacaktır. Bu baldan sonraki kalabalık ve yaşlı arılardan oluşan mevcudu yaşam biyolojilerine uygun bir şekilde hazineye çevirmek bizim elimizde.

KEKLİYELİMMİ? ŞERBETLEYELİMMİ?
Kısa süre sonra ölecek olan arıların yerine yeni genç bireyleri oluşturmak ve kışa girmeden önce bu yaşlı arıları çalıştırıp kovanlar için gerekli olan kışlık bal stokunu tedarik etmek için kullanmak gerekir. Bu şekilde bu yaşlı arılar hem genç arı, hem de bal haline dönmüş olur. Yalnızca yağmacılığın bol olduğu bu dönemde bu işi yapmak için beslemeyi ne ile yapmalıyız? Bu önemli bir soru. Bu dönemde yapılmaya çalışılan sıvı besleme arılı kovanların sayısının çok olduğu arılıklarda hem büyük bir külfet hem de zahmettir. Bu dönemde hava sıcak yağmacılık muhtemelen çok yüksek ve nektar azalmıştır. Yapılan uygulama bol miktarda kek vermek olmalıdır. Bol miktarda yapılan kek ile besleme arılarda yağmacılık eğilimini azaltmaktadır. Kovan içerisinden yapılan kek ile besleme yaşlı arılarca son bir hamle ile yumurta atılması için gerekenleri yapmalarına neden olur. Bu dönemde ilkbahardakinden daha uzun bir çiçeklenme dönemi vardır. Daha uzunca bir süre ve daha fazla yumurta atılması için uygun bir zaman bulunmaktadır. Kek ile beslemenin yapıldığı dönemin ardından yağmurların gelmesi ve hatta kısada sürse ülkemizin genelinde bir bal akımının olduğu da dikkate alınacak olursa arıların gençleşmesi uzun ömürlü arıların olmasına neden olur. Bu uzun ömürlü arılar ilkbaharın ortalarına kadar yaşarlar ve ocak ayından itibaren atılmaya başlayan yumurtaların gelişimine yardımcı olurlar. Bu şekilde güçlü bir arı kolonisi ortaya çıkmış olur. Kek bir hamlede bitmez ve uzun süren ve bizi yormayan bir besleme ortaya koyar. Kekle beslemenin ardından yaşlı arıların azalması ve doğadan az miktarda nektar gelmesi yağmacılığın azalmasına ve yumurta atımını hızlandırmak için az ama sürekli beslemeler ile bol miktarda kışlık genç arı yetiştirmek mümkündür. Son olarak kışa girmeden arılar incelenir.

ARI MEVCUDU, BAL STOKU
Kuluçkalıkta bulunan çerçeve sayısının çok olması ve bol bal bulunması önemli değildir. Birim çerçeve başına arı yoğunluğunun çok olması gereklidir. Ben bunu bir çerçeve arı tanımını yaparken şu şekilde açıklıyorum. Çerçevenin kulaklarından tutmak için bile yer kalmayacak şekilde yoğun olmak üzere her noktasında bol miktarda arı olmalıdır. Çerçevede gezinen 300-500 arı bir çerçeve arı olarak tanımlanamaz. Bu şekilde az miktarda bulunan arılar diğer çerçevelerin yoğunlaştırılmaları için silkinmelidir. Bu şekilde arılar kış boyunca hem daha az miktarda besin tüketirler, hem de ilkbaharda arılarımız aç kaldığı düşüncesi kafamızı kurcalamaz. Yoğun bir son besleme arıların mevcudunun bol olduğu bu dönemde stoklanır. Güçlü miktarda verilen sıvı besin arılarca yumurta atmak için değerlendirilmez. Arıların bu bol şerbeti gözlere depolamasına neden olur. Kış henüz gelmeden havaların bu sıvı besini sırlaması ve rahat bir kışlamanın sağlanması için eğer besin stokları az ise koyu olarak hazırlanan şerbeti birkaç posta vermek kısa sürede balın sırlanmasına yardımcı olur.

HATIRLATMALAR
Böylece kışa giren arılarımızın sağlıklı kış geçirmesi için gerekenleri tekrarlarsak.
1- Genç ve istediğimiz ırktan bir ana arı genç olması oğul eğilimini de azaltır.
2- Genç ve her bir çerçevede kalabalık işçi arılar.
3- Koloni gücüne göre 10 ila 20 kg arasında sırlanmış bal. Çerçeve eteklerinde kışlamayı sağlayan açık gözlerin olmasına dikkat etmek gerekir.
4- Varova mücadelesi özellikle bal sonrasında yumurtanın az olduğu dönemde ve kek ile beslemeden hemen önce yapılmalıdır.Kışa girerken yumurtanın az olduğu dönemde tekrarlanmalıdır.
5- Nemsiz sakin ve kuytu bir yerde yağmur, kar ve rüzgardan korunmuş yerden yükseğe kaldırılmış bir şekilde kışlamaya sokulmaldır.

YANLIŞ DÜŞÜNCELER
Kış süresince bu tedbirleri almış olduğunuz kovanlarda ilkbaharın ortalarına kadar bir müdahale yapmanıza gerek yoktur. Acaba arıların balı bitmiş olabilir mi? Diye düşünmeye gerek yoktur. Birçok arıcımız güçlü arılar güçlü bal yapar diye düşünerek çok erken beslemeye ya da kış süresince arılar besin stoklarını bitirmişlerdir diyerek telaşeye kapılırlar ve hava durumuna bakarak hava ısındı diyerek hemen kekle beslemeyi tercih ederler. Oysa arıların kış boyunca tükettikleri bal son derece azdır. Asıl bal yumurtaların yoğunlaşmaya başladığı dönemde tüketilir ve miktarı azalır. Bu da sağlıklı bir sonbahar bakımı yapılan kolonide bizim için sorun teşkil etmez.

ISRARLA YAPMAYIN LÜTFEN
Israrla sorulan şudur. Peki, bunları yapmadık. Şimdi arılarımız ne olacak beslemeyelim mi?
Eğer ciddi anlamda arılarınızın besinlerinin az olduğunu düşünüyorsanız. Ocak Şubat Mart aylarında yurdumuzun birçok yerinde kış olmasına rağmen hava arıları inceleyebilmemiz için bize uygun zamanlar verir. Bu uygun zamanlarda hava sıcaklığı 15 C olduğunda birkaç koloni açılarak incelenmelidir. Bal stokları ile ilgili size bir fikir verecektir. Eğer ki siz sonbaharda verilen bilgilere riayet etmedi iseniz ve arılarınızın aç olduğuna kanaat ediyorsanız bence kesinlikle arılara bu kış günü ne kek verin nede koyu şerbetle besleme yapın. Bu dönemde verilecek en iyi besin sırlanmış çerçeveli bal vermektir. Bu şekilde verilecek olan besin arıların zahmetsiz bir şekilde kışlamalarına devam etmelerine yardımcı olur.
Aksi yapılırsa arıları besleyerek bu eksiklik giderilmeye çalışılırsa arıların yaşlanmaları sağlanmış olur. Ömürlerini kısaltmış oluruz. Yumurta atmalarını teşvik etmiş oluruz. Neticede kış günü arıların aldıkları besinlerin stok oluşturulması oldukça zor olmakta ve arıların ömürleri kısalmaktadır. Ayrıca atılan yumurtaların beslenmesi zorunluluğu vardır. Kış günü belli bir süre besleme yapamayacağımız günler geldiğinde koloninin hem aç kalmasına hem de ölmesine neden olabiliriz.

EN MÜKEMMEL BESİNLER BİLİMİN AÇIKLADIĞI VE TAVSİYE ETTİĞİ BESİNLERDİR. KİŞİLERİN TAVSİYE ETTİĞİ YANLIŞ BESİNLERE RAĞBET ETMEYİN.
Bu arada kesinlikle evde invert şeker yapabiliriz diye bir yanlış kanıya kapılmayın. Şekeri kaynatıp arılara vermeyin. Polen ikamesi olarak süt tozu, soya unu, nişasta vs gibi ürünleri arılarda kullanmayın. Hatta poleni bile polen keki olarak vermeyi çok gerekiyor ise deneyin. Kek içine verilen polenlerinde kabuk kısmını parçalayamayan arıların kullanamadıklarını biliyoruz.

6 Ocak 2009 Salı

TARIMDA VE SEKTÖRÜMÜZDE YENİDÜNYA DÜZENİ.

Bu yeni düzende amaç; öncelikle gelişmiş ülkelerin daha sonra sektörümüzde öncü olan Çin, Arjantin, Almanya gibi ülkelerin, bizim gibi gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerin tarım üretimini geliştirmemek ve hatta bitirerek, böylece kendilerinin ürettiği ürünleri bu ülkelere satmaktır.

Tüm dünyada gelişmiş devletlerde tarıma verilen destekler artmış gelişmekte olan ve gelişmemiş devletlerde azalmıştır. Fakir ve borçlu ülkelerde ayrıca üretilen ürünler bol ve ucuzdur, hatta üreticiler malını satacak pazar bulamaz, aynı ürün yurt dışından ithal edilmekte ve bu ülkelerde pazar bulmaktadır. Buradaki çarpık durum uluslar arası güç dengelerince hemen her sektörde kendini göstermektedir. Ülkemizde de tarım sektöründe fındıkta, pamukta, narenciyede ve balda bu durum görülmektedir. Balı satamayan üretici varken yurt dışından bal ithal eder duruma geldik. Hatta tüm Dünyada arı ölümlerinin hat safhaya çıktığı bu günlerde bu durumu dehşetle izlemek durumunda bırakıldık.

Peki, sektörümüz ne olacak? Bizler ne yapacağız?

Bal üretiminde ve pazara sunumunda rol alan tüm taraflar sektörün ayakta durması ve üzerinde oynanan oyunlara kanmamak için taviz vermek zorunda. Kimse taviz vermek istemiyor. Daima güçlüler zayıftan daha çok istiyor. Arı üzerinde bulunan varova misali.

Yurt dışı biz bal üreticilerine bazı kıstaslar koyuyor. Bal üretiminde gerekli olan bu ölçütler tutuyor ise balı yok pahasına yüksek tonajlarda alıyorlar. Belki büyük bir meblağ ve peşin para sürümden kazanmayı sağlayarak satamadığımız depoda bekleyen bal için bir avantaj gibi görülebilir. Aslında bu durum florasının zenginliği ve arılı kovan sayısının yüksek değerlerde olduğunu bildiğimiz ülkemizde yapılamayacak işler de değil. Balı ister toplayın, ister üretin bu yüksek tonajlara ulaşmak, bir yerde depolamak da ayrı bir bilgi birikimi, ekonomik güç. Ürettiğimiz ürünlere pazar bulmakta ayrı bir beceri elbette. Üretici, sanayici, paketleyici, pazarlayıcı ve belki bu sektörde başka hizmet alanlarında bulunan kesimlerin hepsi taviz vermek zorundalar. Eğer samimi bir diriliş ortaya koymak isteniyor ise bu yapılamlı.
Muğla 1. Arıcılık ve Çam Balı Kongresinde bulunan birçok yerli ve yabancı sektörün çeşitli kesimlerinde bulunan kişiler tanışma ve görüşme fırsatı buldular. Organizasyonda emeği geçen başta Prof. Dr. Muhsin Doğaroğlu, Yar. Doç. Dr. Ali İhsan Öztürk ve Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ziya Şahin beye bu vesile ile bir kez daha teşekkürlerimi arıcılar ve şahsım adına sunuyorum.
Merkez Arı Yetiştiricileri Birliğinin çalışma programlarını duyuyor ve bazı girişimlerin başlamasından dolayı öncelikle bir arıcı olarak çok memnun oluyorum. Lakin çok kısa sürede çok büyük hedefler belirleyip yola çıkma zamanı artık geldi. Arıcılarımızın birçoğu milli ekonomiye katkısı olan arıcılık çalışmalarını yapamayacak duruma geldiler.
Arı yetiştiricisi, bal üreticisi, mumcusu, kovancısı, nakliyecisi, akademisyenleri, devlet personeli, teşkilatlar, mutlak suretle özverili ve taviz verecek şekilde arı ürünleri adına çalışmaya tez vakitte hız vermelidirler, işlerini programlamalıdırlar.
Kongrede bir sağlık memurunun hobi olarak 300 (üç yüz) arıya baktığı, Amerika da tozlaşmadan gelir elde eden bir yetiştiricinin 14.000( on dört bin) arı kolonisi sahibi olduğu söylendi. Amerika da koloni sayılarının yüksek olduğu belirtilen arılıkların, ayrıca verimleri de koloni başına çok yüksek. Elbette bu durum gelişmiş teknik bilgilerin, düzenli uygulanması ile gerçekleşiyor.
20 ila 50 arasında arı kolonisine bakan ve ailesinin geçimini bu doğal balların satışı ile sağlayan arıcı sayısı ülkemizde çok fazladır. Bu arıcılar pazar bulsalar, elbette flora açısından zengin olan ülkemizde daha çok bal üretirler. Türkiye Dünyanın sebze ve meyve bahçesi konumunda olabileceği gibi, bal üretimi ile de Dünyada tek söz sahibi olabilecek bir konum alabilecek pozisyondadır. Sonumuz Filistin gibi olmaz ise.

Yalçın SEZER
Uzman Biyolog
http://www.teknikaricilik.com/
http://www.bereketbal.com/
0 532 286 96 23
0 505 476 96 06

2 Ocak 2009 Cuma

İNVERT ŞEKER.

Sayın Okurlarım,

Bloglardan tanıdığımız Demet Hanım 26 Aralık Cuma günü yayınlanan DOĞRU İNVERT CAN VERİR YANLIŞ İNVERT ÖLDÜRÜR. adlı yazıya yorum kısmında bal ile invert şurup yapılıp yapılamayacağı konusunda çok güzel bir soru sormuş. Konunun öneminden dolayı diğer arıcı arkadaşlarında bilimsel yazılardan alınan bilgiler doğrultusunda aydınlanmaları için haber niteliğinde yayınlanmıştır. İlgilerinize sunarım.












Demet Hanım Merhaba,

Görüşüme itibar ettiğiniz için teşekkür ederim. Öncelikle ileteceğim bilgilerin bilimsel içerikli yayınlardan alınan bilgilerin aktarımı olduğunu daha sonrada yorumlayarak aktaracağımı belirtmek isterim. İster doğal ve sağlıklı bal, isterseniz temiz ve sağlıklı kristalize şeker kullanın invert şeker elde etmeniz elbette mümkün olabilir. Nasıl etken maddeleri bilinen varova ilaçlarını evde yapan arıcılar var ise, yöntemini bildiğinizde imkânlarınız ve bilginizde elveriyor ise invert şekerde üretebilirsiniz. Bu işlemleri yapabilmek için alet, edevat ve teknik bilgiler gerekli elbette. Elinize alacağınız basit veya gelişmiş bir termometre ile olacak bir iş değil bu. Sıcaklık belli bir dereceye gelince dur artık yükselme diyemezsiniz. Bırakın HMF yi, Isı ile sıcaklığın farkını bilmeyen bir kişinin invert şeker elde etmesi oldukça zor olsa gerek. Bir maddenin sıcaklığı kütleye bağlı değilken ısı kütle ile doğru orantılıdır. Örneğin bir bardak kaynar suyun sıcaklığı ile bir tencere kaynar suyun sıcaklığı aynı fakat kütlesi fazla olan bir tencere suyun ısısı daha fazladır. Sıcaklık enerji değil, ısı bir enerji türüdür. Sıcaklık termometre ile ölçülebilir. Isı her hangi bir araçla ölçülmez, ancak kütlesi ve sıcaklığına bağlı olarak hesaplanabilir.
Balda HMF oluşumu PH, sıcaklık, ısıtma süresi ve şeker konsantrasyonuna bağlı olduğundan balın kalitesini belirlemede kullanılan en önemli kriterlerdendir. HMF taze ballarda az miktarda bulunur. Balın uzun süre depolanması ve yüksek sıcaklıkta ısıtılması sonucu bu oran 30 - 40 miligram/kilogram a yükselirken bazen bu sınırları da aşabilmektedir. Bu oranın l50 miligram/kilogram dan büyük olması bala invert şeker katıldığının bir belirtisidir. Farklı gıdalarda bu değerler de kodekse göre farklılık arz ediyor. Pekmezde de bir sınırı var, reçellerde de.
Bu sınır balda en çok 40 miligram/kilogram dır. HMF’nin sitotoksik, genotoksik ve tümörijenik etkileri olduğu tespit edilmiştir. Yani hücre öldürücü, genler üzerinde sorun çıkarma kromozomal sapma gibi ve kanserojen etkilerin ortaya çıktığı tespit edilmiştir. HMF, işlem sırasında ısıtılmakla oluştuğu gibi uzun süre bekletilen ballarda da zamanla oluşabilmektedir. Bu durum özellikle balların eritilerek satışa sunulması sırasında ortaya çıkar ve balın tağşiş edildiği yani 55 derecenin üstünde ısı işlemi uygulandığının da belirtisidir. Sakarozun parçalanması sonucu oluşan glikoz ve fruktoz değerindeki tam invert oluşumu sağlanamamış şurupların düşük HMF değerinin arılarda öldürücü olduğunu belirten yazı Ali Şekerli beyin yazısında malum. l50 miligram/kilogram dan büyük olması da arılarda ve insanlarda zararlı. Artı 4 derecede muhafaza edilen balların HMF miktarlarındaki artışların çok düşük oranlarda olduğu tespit edilmiştir. Yani zararsız HMF değeri balda insanlar için en çok 40 miligram/kilogram dır. Bunun altındaki ve üstündeki değerler özellikle arılar için zararlıdır hatta öldürücüdür. Demet hanım konu dağılmasın, yukarıdaki bilgiler ışığı altında şunu derim ben;
Evde invert yapacağız diye, risk yönetimini, değerlerini ayarlayamayacağımız bir ürünle nasıl kontrol altında tutabileceğimizi sanıyoruz. Hedefimiz arılarımıza zarar vermek mi? , yoksa verimli ve bilinçli arıcılık yapmak mı? Mantıklı yolda ilerlerken büyük tesislerde her türlü ortam şartları yerine getirilmiş ve nizamnameye uygun bir ürün mü kullanılmak istenir yoksa sonucunda doğru şartları yerine getiremeden yapacağımız, zararı kaçınılmaz bir ürün mü? Sabit 35 dereceyi aynı düzeyde tutmak, bunu hijyenik koşullarda gerçekleştirmek, işlemleri yaparken kullanılacak basıncı ayarlamak, buna uyumlu olan kabı kacağı temin etmek, herhalde ev ortamında hatta arılıklarda kullanmak pek mümkün gözükmüyor. Hatta komik geliyor bana.

Falanca ürünü alın, almayın diye bir yaklaşımım yok, ama balınızı invert etmeden vermenizi (zaten öyle veriyormuşsunuz) tavsiye ederim. Zaten Türkiyede arı yemi olarak sadece Çumra şeker fabrikasının ürettiği arı yemi birde bir fabrika invert şeker üretim izni almış. İnvert şekerin üretiminin sonuçları doğru yapılmadığında zararlarının büyük olduğundan dolayı izinsiz üretiminin yasak olduğunu bu gün itibari ile öğrenmiş bulunmaktayım. İstanbul Hıfsısıhha kurumuna konu ile ilgili bilgiyi almak üzere müracaatta bulunabilirsiniz. 40 yıllık üreticilerden biri bana bir gün şöyle demişti. Arı bal yer bal yapar. Doğada bu böyle değil mi? Bizler arılara az miktarda takviye besinle daha fazla ürün elde etmeyi tercih ederken, bırakalım da invert vereceksek onlara zararsız invert, bal vereceksek sağlıklı bal verelim.

Türkiye ortalama 16 kg bal ile Dünyada kovan kapasitesi bakımından ikinci sırada olmasına karşın bal ithal eden bir ülke konumuna gelmiştir. Getirilmiştir. Süreç daha da kötüye gitmektedir ve hatta durumun daha kötüye gitmesi için ne geliniyor ise yapılmaktadır. Dünyada tüm ülkelerde ortaya çıkan kitlesel arı ölümleri malumunuz, ülkemizdeki genetiksel zenginlik, arı kolonisi varlığı tartışılmaz güçlükte olmasına rağmen bu zenginliğimizi ortadan kaldırma çabası nedir? Arıcılarımızın tüm girdileri pahalı olmasına karşın ürettikleri ürünler değerinde satılamamakta ve arıcımız pamukta, fındıkta hatta buğdayda olduğu gibi zarar etme konumuna gelmiştir. Arıcılığı bırakma noktasına getirilmiştir. Bu gün her arıcının en büyük sorunu pazar sorunudur. Yapılan kongreler, seminerler, toplantılar örneğin Muğla 1. Çam Balı ve Arıcılık Kongresi büyük bir organizasyon ve bilgi birikiminin aktarıldığı yerler olarak karşımıza çıkıyor. Bu tür organizasyonlara katılıp da ne yapacağız, bizim bilgimiz bize yeter düşüncesi sektöre zarardan başka bir fayda getirmez. Gelişmelere açık ve bilime saygı duyduğumuz müddetçe her alanda ilerlememiz mümkün olacaktır.


Yalçın SEZER
Uzman Biyolog