26 Mayıs 2006 Cuma

ÜKEMİZDEKİ BALLI BİTKİLER ZENGİNLİĞİ

Ülkemiz önceki yazılarımda da belirttiğim gibi yaklaşık 15 bin tür içermektedir. Bunlarında yaklaşık olarak % 35 i endemiktir. Yani sadece ve sadece yetiştiği yere özgüdür. Başka bir bölgede yetişmez. Buradan yola çıkarsak yaklaşık beş bin türün sadece bizim memleketimizde bulunduğu dikkati çekerki bu durum memleketimiz balları için paha biçilmez bir ayrıcalık yaratır. Nedeni bal içerisinde bulunan nektar ve polen çeşitliliği balın kalitesini artıran bir unsurdur. Dünyada sadece ege adalarında ve Muğla bölgesinde elde edilen çam balı dünyanın % 90 ını karşıladığına göre bu da bizim için bir ayrıcalıktır. Çam balının donmaması ise ayrı bir güzellik bakış açısı. Kestane balının donmaması, içerisinde hiç bir balda olmayan kadar çok fazla antioksidan bulundurması sonucu hücre yenileme özelliği ve gençleştirici etkisi ve bunun bilimsel çalışmalarla desteklenmesi bu bala tadındaki burukluğa rağmen kıymet kazandırmaktadır.
Arılar yaklaşık 5 km çaplı bir daire içerisinde arazi şartları hangi bitkinin yetişmesine imkan tanıyor ise bölgenin yüksekliği ve bitkilerdeki çiçeklenmenin yoğun olduğu dönemde kovanda tarlacı mevcudun yüksekliğine göre nektar depolama işini gerçekleştiriyorlar. Elimizdeki arılara bu bal daha kaliteli sen şuraya yönlenmelisin diyemiyoruz. Hatta yan yana duran iki kovanın birbirinden farklı nektarlar topladıkları bilinmektedir. Arı kolonisi içerisinde bulunan tarlacıların gün boyunca nektar topladıkları bitkiler belli türler olmaktadır.
Çoğunlukla arıların nektar toplaması için bol bal veren bitkilerin çevreye dikilip ekilmesi düşüncesi hakimdir. Düşünüldüğünde çok mantıklıdır. Arılara nektar akışının az olduğu dönemlerde yardımcı da olacaktır. Akasya , fasülye , yonca türleri gibi baklagiller familyasının türleri en fazla nektar akışı veren bitkilerdir. Hemen şunu burada belirtmek isterimki. Bazı yıllar kilometrelerce geniş arazilerde ayçiçeği tarımı yapılmakta ve arılarımız sanki bir bal denizine götürüldüğü halde bir kasa balı zor yapabilmektedir. Bal eldesinde bitkilerin türü kadar arazideki balı verecek bitkilerin nem ihtiyacı , hava sıcaklığı, ve arazide kolonilerin dağılımıda önem arz etmektedir.
Ayçiçeği balı dendiğinde yoğunluklu olarak ayçiçek nektarı, akasya balı dendiğinde yoğunluklu olarak akasya, kestane balı denildiğinde yoğunluklu olarak kestane nektarı olduğu bilinmelidir. Çünkü çevrede bulunan çiçeklere ve tatlı madde salgılayan bitkilere de konacak olan arılarımızın yaptığı bal, içerisindeki nektarın yoğunluğuna göre bal sınıflandırılmaktadır.
Kestane balı İstanbul Beykozdan Artvin bölgesine kadar tüm Karadeniz bölgesinde ve geçiş kısımlarında bu ağacın yoğun olduğu bölgelerde üretilmektedir. Fakat hiç bir bölgenin ki birbiri ile aynı lezzette değildir. Her birinin lezzeti farklı güzelliktedir. Her birinde bu bala özgü burukluk söz konusudur. Her birinin yoğun kestane nektarının içerisindeki aromayı değiştiren başka yoğunlukta farklı nektarlar bulunmaktadır. Bu yüzden kestane ballarının rengi kahverenginden koyu siyaha ve hatta koyu yeşile kadar değişmektedir.
Bizler arıcı olarak çevreci olmak zorundayız. Bitkilerin çeşitliliğine dikkat eden ve kendiliğinden yetişen bitkilerin polen nektar gibi ürünlerini topladığımızdan ve yok olup gitmesini engelleyip ülke ekonomisine kazanç sağladığımız için tüm arıcılarımızı el üstünde tutulmalıyız.

Hiç yorum yok: