24 Haziran 2006 Cumartesi

AYÇİÇEĞİ ARILARIN GÖZÜNÜ KÖR EDERMİ?

Ülkemizdeki bitki çeşitliliği son derece zengindir. Dört mevsimle birlikte , iklim farklılığı bu gelişime katkıda bulunmuştur. Bitkisel çeşitlilik bitkilerin bulunduğu bölgede diğer canlıların bir takım canlılık yapılarının gelişimine neden olmuştur. Bitkiler nesillerini devam ettirebilmek için diğer canlıları cezp eden yada kendisinden uzaklaştıran bir takım özellikler kazanmışlardır. Bu özelliklerle beraber yıllar boyu adaptasyon diye adlandırılan bir durum ile diğer canlılarda yapılarında bir takım değişimler oluşturur.
Arıların bulundukları bölgelere adapte olmaları incelenecek olursa farklı bitkilerin yoğun olduğu bölgelerde farklı bir takım arıların gelişmiş olduğu görülebilir. Karadenizde bulunan rhodadendron denilen orman gülü, komar , kara avu gibi isimlerle anılan bitkinin nektarı zehirlidir. İnsanlarda dahi tansiyon düşüklüğüne neden olmaktadır. Rus askerlerinin Trabzonu işgali sırasında yerli halkın düşman askerine bal ikram etmesinin ardından düşmanın tansiyon düşmesi nedeni ile baygınlık geçirmesi biyolojik bir silah olarak düşünülebilir. Burada önemli olan unsur bölge arılarının bu bitkinin nektarından zehirlenmediği gibi derin olan nektar bezlerinden nektarın alınması için bölge arılarının dillerinin diğer arılardan daha uzun olması durumudur.
Muğla bölgesinde çam balları elde edilmektedir. Bakıldığında bu bölgede polen son derece az ve arı gelişimi yavaştır. Fakat bu bölge arısı az olan polen kaynaklarından yararlanabilme özelliği kazanmış ve kışı gayet sağlıklı geçirebilmektedir.
Ayçiçeği balları bol polenlidir. Polen arılarda protein ihtiyacını karşılayan yegane unsurdur. Bir düşünceye göre polenli ballarla kışlayan arıların bağırsaklarında polen atığının bol miktarda kış döneminde birikmesinden dolayı nosema gibi problemlerin ortaya çıktığı düşüncesidir. Bu düşüncenin ortaya koyduğu problemlerden kurtulmak için çabuk kristalize olabilen bu balın hem donma etkisinin ortadan kaldırılması için hem de imkan veren iklimsel koşullarda ihtiyacı olan poleni hemen sağlaması için polenli ballarla besleme sağlanması en doğru yöntemdir. Ülkemizdeki iklimsel şartlar arıların dışkılarını kış ortasında dahi dışarı atabilecekleri günleri zaman zaman sunmaktadır.
Uzun yıllar elimine olmuş ve ortam şartlarına uygun bireylerin gelişmesine neden olmuş zaman süreci sonunda, gezginci arıcılık yapan kişiler arılarını belli bir bölgeye taşıdıklarında arılarının başarı gösteremediklerini görmektedirler. Bunun nedeni ise bölgeye adapte olamayan arılardan kaynaklanmaktadır. Genetiksel yapı bir bölgede bal yapacak olan arının özelliklerini ortaya koyar. Bölge şartları arımıza uygun değilse bizde başarısız oluruz.
Bir kısım arıcılar arılarının bol polen taşıdığından dolayı ayçiçeği balı döneminde arılarının kör olduğunu ve kovanlarına geri gelemediklerini söylerler. Oysa yıllardan beri Trakya bölgesine hiçbir etki gösterilmeden yaşayabilme becerisi gösteren arıların esas bal kaynağı ayçiçeğidir ve bu baldan dolayı arılarda bir gelişememe ve ölme durumu ile karşılaşılamamıştır.
Ayçiçeği ekiminin yoğun olduğu bölgelerde arılar bu nektardan faydalanabilecek şekilde gelişmiştirler.
Zehirli bitkilerden bal yapacak olan arılar bu zehirden etkilenmeyecek şekilde gelişmişlerdir.
Eğer arıdır bal yapmak zorundadır diye arımızı her bölgeye taşıyıp gezginci arıcılık yapacağız diyerek düşünürsek başarısız oluruz.
Arıların belli bal dönemleri olduğunu ve bölgelere göre cinsler kullanmamız gerektiğini unutmamalıyız.

Hiç yorum yok: