25 Mart 2008 Salı

İLGİNÇ BİR HİKAYE...

Pek muhterem okuyucularım.

Bu blog tarzı sitede sizlerden gelen bazı anektodları zaman zaman diğer arkadaşlarımızlada paylaşmak için yayınlıyorum. Bu yazılar kimseye ithafen yazılmıyor özellikle belirtmek isterim. Kötü sözde iyi sözde sahibinindir. Bu nedenle sizlerle paylaşımlarımızın daim olması temennisi ile.


Bir zamanlar 1 oglu ve 1 esegi olan fakir bir kari-koca varmis.Imkânlarini daha iyiye goturmek ve dunyayi tanimak icin sehir -sehirdolasmaya karar vermisler ve kucuk ogullarini eseklerinin sirtina bindirip yolakoyulmuslar.Ilk geldikleri koyde insanlarin arkalarindan:'' su terbiyesiz cocuga da bakin! Kendisi esegin sirtinda rahatca yolculuk ederken,Zavalli anne ve babasi kan ter icinde yuruyorlar!' ' dediklerini duymuslar.Baba esine donmus ve '' biricik oglumuzun terbiyesizlikle suclanmasina izin veremeyiz,En yasli ben olduguma gore esege ben bineyim siz ana-ogul yuruyun'' demis.Ve boylece giderken baska bir koye gelmisler.2. Koyde ilerlerken insanlarin:'su ahlaksiz adama da bakin, kendisi esegin sirtinda seyahat ederken zavalli oglu ve karisi yurumek zorunda kalmis! '' dediklerini duymuslar.Ahlaksiz biri olmayi kendine yakistirmak istemeyen baba karisini esegin sirtina bindirmis ve baba-ogul yanlarinda yururken 3. koye gelmisler!3. Koyde insanlarin arkalarindan : ''zavalli yasli adam, hem butun gun esek gibi calisiyor kendisini prenses sanan karisi da hem kocasinin hem de ufacik oglununyaninda yurumesine aldirmiyor.Herhalde cocuk da uvey evlattir ''dediklerini duymuslar.Bunun uzerine tum aile esegin ustune binmisler ve 4.koye ulasmislar.4.Koyde insanlarin: ''su canavar insanlara da bakin!Zavalli esegin belini kiracaklar ''dediklerini duymuslar.Esekten inip ucu de hayvanin yaninda yuruyerek 5. koye varmislar.Bu kez duyduklarina inanamamislar :Koyluler gulerek : 'su uc salaga bakin, kendilerini tasiyacak bir esekleri oldugu halde yuruyerek yolculuk yapiyorlar ''!!!


SONUC: GENELLIKLE INSANLAR ELESTIRMEK ICIN HER ZAMAN BIR EKSIGINI BULACAKTIR VE KIMSE SENI OLDUGUN GIBI KABUL ETMEYECEKTIR.ONUN ICIN DOGRU BILDIGIN SEKILDE YASA. HAYAT ON PROVASI YAPILMAMIS BIRTIYATRO GOSTERIDIR.BU ALKISI OLMAYAN TIYATRONUN PERDESI KAPANMADAN; HAYATININ HER ANINI DEGERLENDIR.Charlie Chaplin

22 Mart 2008 Cumartesi

DESTEKLEMELERİ MERAK EDEN ARICILARA BİLGİ

Ümitleri Tükenen Türk Arıcıları Başbakan ve Tarım Bakanlığı'ndan Yardım İstedi

Aydın İl Sınırları İçerisinde Bulunan Büyük Menderes Deltası Dilek Yarımadası Milli Parkı'nın Türk Arıcılarına Yasaklanmasının Ardından, Küresel Isınma ve Kuraklıkla Birlikte Son Yıllarda Sıkıntılı Günler Yaşayan Türk Arıcıları, Mevcut Desteklerin de Kalkacağı Yönünde Aldığı Duyum Üzerine Eylem Hazırlığına Başladı.
Aydın il sınırları içerisinde bulunan Büyük Menderes Deltası Dilek Yarımadası Milli Parkı'nın Türk arıcılarına yasaklanmasının ardından, küresel ısınma ve kuraklıkla birlikte son yıllarda sıkıntılı günler yaşayan Türk arıcıları, mevcut desteklerin de kalkacağı yönünde aldığı duyum üzerine eylem hazırlığına başladı. Aydın Arıcılar Birliği Başkanı Kadir Kılıç, Türkiye Arıcılar Birliği (TAB) nezdinde girişimde bulunarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'e arıcının içinde bulunduğu durumu anlatan mektup gönderdi. Arıcılığın sadece bal üretimi olarak algılanmamasını isteyen Aydın Arıcılar Birliği başkanı Kadir Kılıç, sektörün arıcılıktan vazgeçmesi halinde Türk tarımının da bitme noktasına geleceğini belirtti.
Ülke genelinde 100 binin üzerinde ailenin geçimini arıcılıkla sağladığını sektörden dolaylı ekmek yiyenlerle birlikte bu rakamın bir milyon kişiye yaklaştığını ifade eden Aydın Arıcılar Birliği Başkanı Kadir Kılıç, en sıkıntılı günlerinde arıcıya verilen desteğin kaldırılması girişimini 'felaket' olarak değerlendirdi. Şu anda 15 YTL'lik ana arı desteği ve süzme balda kilogram başına verilen 60 Ykr'lik destekle birlikte kovan başına yaklaşık 27 YTL destek aldıklarını belirten Aydın Arıcılar Birliği Başkanı Kadir Kılıç, bu desteklerin kaldırılıp, kovan başına sadece 5 YTL'lik destek verileceği yönünde duyum aldıklarını belirterek "Bu uygulama gerçekleşirse Türkiye'de arıcılık tamamen biter" dedi.
Başkan Kadir Kılıç konuyla ilgili oalarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'e gönderdiği yazıda "Ülke genelinde 100 binin üzerinde aile geçimlerini arıcılıkla sağlamaktadırlar. Yıllarca uygulanan yanlış politika yüzünden bu sektör batma durumuna gelmişti. Hükümetleriniz döneminde cumhuriyet tarihinde ilk kez arıcıların elinden tuttunuz, onları dinlediniz ve sorunlarına el attınız. Ana arı ve süzme bal destekleriyle arıcıya ve üretime yeni heyecanlar kattınız. Sektörümüzde İlerleme ve diriliş sağladınız. Ancak son aldığımız bilgilere göre, ana arı ve süzme bal desteğinin kaldırılıp yerine kovan başına 5 YTL destek verileceğini öğrendik. Başta üyelerimiz olmak üzere hepimiz hayal kırıklığına uğradık. 2006-2007 yıllarındaki küresel ısınma ve kuraklık birçok arıcımızı perişan etmişti, bir de böyle bir uygulama yeşeren umutları çökertecektir. Talebimiz mevcut desteklerinizin devamı; ya da kovan başına en az 30 YTL destek verilmesidir. Düşünülen 5 YTL destek miktarı sektörümüzde üretime katkı sağlamayıp şekli bir destek durumuna düşecektir. Üyelerimiz adına konuyu saygı ile sunar gereğini arz ederiz" ifadelerine yer verdi.

Haberler.com dan alınmıştır.

20 Mart 2008 Perşembe

GIDA FİRMALARI YAPARDA ARICILIK FİRMALARI VE BİRLİKLER YAPAMAZMI?

Gıda firmaları uzman personel için akademi kuruyor.

Gıda firmalarının yaptığı iş kendi sektörlerinde karşılaştıkları eleman eksikliğini ortadan kaldırmak için kaliteli ve bilgili elamanlar yetiştirmek. Bu gün Arıcılık yüksek okullarından mezun gençlerin hemen hiç birinin arıcılık firmalarında çalışamıyor olması çok üzüntü verici bir sonuç. Kendi işlerini yapan arıcı gençleri de bulmak gerçekten mümkün değil gibi. Bu tür çalışma yapan gençler bir elin parmağını geçmeyecek kadar az. Biliyoruz ki aile ekonomisine yan ge lir sağlamak için babadan dededen gelen yöntemlerle bilinçsiz ve bir o kadarda verimsiz arıcılık çalışmalarını çevremizde bir çok arıcı yapmakta bu arıcıların sistemli ve daha düzenli çalışmalarında bu teknikerlerin arıcılarımıza yardımcı olacakları gözler önünde. Lalapaşa Bal Üreticileri birliğinin ilk olarak başlattığı çevredeki arıcılarada yardımcı olması yönünde bilinçli arıcılık nasıl yapılmalıdır düşüncesinden yola çıkarak tutulan arıcılık teknikeri genç maaşla işe başlamış. Arıcılara faydalı olan bu yöntem sayesinde bir çok arıcı gelişmelerden ve tekniklerden bilgili bir ağız aracılığı ile yardım görmüş olmuş.

Bir çok arıcı kendi kendine deneme yanılma yöntemleri ile çok büyük kayıplar ve ekonomik zararlar ile doğruyu buluncaya kadar zarar etmekte ve sonuca ulaştığında hedefe varan yarışmacı edası ile memnunniyeti yüzünden okunmaktadır. Bilimsel düşünme becerisi ise her keşfi yeniden keşfetmeyi kabul etmez. Önceki bilgilerin üzerine yenilerinin eklenmesi temeline dayanırki buda verimliliğin artması demektir.

Gıda sektöründeki eleman sıkıntısı firmalar tarafından kurulan özel akademik eğitim yerlerinde sağlanarak, monoton ve diploma belgesi alınması noktasından uzak, her yönü ile konusunda donanımlı elemanlar yetiştirilmesi sağlanmaktadır.

Biz arıcılarda bu firmalar, birlikler, büyük arıcılar, bir kaç arıcı bira araya gelerek hem yeni bir kişiye iş sağlama noktasında hemde sektörün bilinçli arıcılar kazanması noktasında bu tür bir eğitim çalışması yapabilir ve kendimize, toplumumuza ayrıca ülkemize faydalı olabiliriz.

Konunun olgunlaştırılması ve ek bilgilerle şekillendirilmesi temennisi ile.

MART AYINDA ÜLKE GENELİNDEKİ İZLENİMLERİMİZ.

Ülke genelinde aldığımız haberlere bakılacak olursa arı kayıplarının olduğu ortada. Arıcıların arıları ya çok mükemmel yada malesef çok kötü diyemeyeceğim hepten yok olmuş durumda. Buradaki anlayışla arıcılığın ne şekilde yapıldığını yorumlamak noktasında ele almak gerektiğini düşünüyorum.

Bir çok yanlış uygulama arı kayıplarını ortaya koyduğu gibi gibi, ekstrem nedenlerden de olmuş olabilir. Bir iki arılığın değil geniş çevresel alanda çok sayıda arılıktan aldığım yorumlara göre sonbaharda genç arı yetiştirme çalışması yapmayan, varova mücadelesinde bulunmayan, ana arıları çeşitli bölgelerden alarak verimsiz ve bölgelerine uygun olmayan arılar ile çalışmaya gayret eden arılıklarda ana aetken olarak ölüm nedenlerini tespit emiş bulunmaktayım.

Mutlaka bu ana etkenlerden başka çok sarıp sarmalama, yerlerde su içinde arı kovanlarını yerleştirme ve küflenmiş peteklerde yaşamaya bırakılmış olan arıların nem ve soğuk ile ölmeside mümkün olabilir, bu arıcılık uygulma yanlışlıklarının yanı sıra yukarıdaki üç etkenin daha yoğun bir şekilde arı kayıplarına neden olduğu ortada.

Bundan sonraki sezonda arılarımızın daha sağlıklı kışlaması ve sönmemesi dileği ile.

AB SÜRECİNDE VERİLMESİ GEREKEN TARIM DESTEKLEMELERİ KÖSTEKLEME OLMUŞ DURUMDA.

MERHABA ARI SEVDALILARI,


Tarımın bir çok kolunda arıcılık malesef en son noktadan izlenmekte. Bir çok tarımsal yazı ve çizide arıcılık sanki bu ülkede hiç yapılmıyor gibi gösterilmekte. Bir çok kurum ve kuruluşun arıcılık bölümlerinede arıdan anlayanlar değil, gıda teknikerleri, branşı olmayan arıcılıktan anlamayan ve bunu itiraf eden süt teknolojisi mezunları, buğday ve sığırcılık eğitimi almış kişiler arıcılık ile ilgili konularda ahkam kesmekteler.

Sorun balık baştan kokar misali en baştan aşağı doğru ilerliyor.

Ülkesel flora , iklim, genetik çeşitliliğimiz ortada. Dünyaya çam balının % 80 ini sattığımız ortada, ihracatımızın Avrupa ülkelerine olan yüklü miktarı ortada, ama arıcılık en sonlarda. Hatta tavukçuluk birimleri arı ile ilgili ulemalık yapabilmekte.

Şimdi hangi tarımsal kola bakarsanız bakın bir destekleme söz konusu, mazotundan üretilen ürüne kadar, üretici öyle bir hale getirilmişki üretmesin üretiyor gibi görünsün yinede bir nebze maaş alıyormuş edası ile destek parası alıyor. Neticede hep zarar ve üretilmiş üretilmemiş katma değer olmuş olmamış bunların takibi yapılamıyor.

Şu önemli bir nokta birlikler kuruluyor herkes günlük menfaat peşinde koşturuyor. Diğeri alışılagelmiş düzenin temsilcilerine hemen hakareti maharet biliyor. Hakaret yerine destekleyeyim yok. Çünki oda düzenin çarkına uymuş ve acaba ben nasıl menfaatlenirim çabasında.

Bu düzen böyle gitmez. Gidemez. Sonuçtada işte destekleme bu şekilde gider ve köstekleme haline gelir.

Sonuç benim kanımca AB nin istediği yolu iyi yorumlayıp ülke menfaatini ön planda tutup hem üreticiyi, hem de ülkemizi düşünmek ona göre bir çözüm yolu bulmaktır.

Desteklemeler ülkemiz arıcısına zarar verecekse diyecek bişeyim yok. Fakat bence bu kontrol özel sektör mantığı ile ortaya konmalı. Hantal bürokrasi ortadan kaldırılmalı hızlı işleyen bir kontrol mekanizması ortaya konmalıdır. Bu anlamda yol haritası çizilmeli ve uygulamaya geçilmelidir.

Şu anda zaten elden gitmiş olan ve sus payı olarak verilen cüzi göstermelik desteğide ufak çapta arıcılık yapanların almak için harcayacakları para ile aynı miktarda olacağından dolayı tenezzül etmeyeceği ortada. Büyük işletmelerinde dişinin kavuğuna yetmeyeceği için bu desteklemeyi almayın der gibi bir durum ortaya çıkmış durumda.

Velhasıl her zaman dediğimiz gibi üretici, tüketici, sanayici bir araya gelmeli. Ortak unsurlar üzerinde birleşmelidirler.

Hoşçakalın.

BERGAMA BAL ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ BAŞKANINA TEŞEKKÜR

SİTEMİZİ İZLEYEREK GENEL KURULUMUZU TEBRİK EDEN BERGAMA BAL ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI ARİF ÖZLÜYE BİZDE İSTANBUL BAL ÜRETİCİLERİ OLARAK TEŞEKKÜRLERİMİZİ İLETİRİZ.

ARICILIK İNSANLIK TARİHİ KADAR ESKİ ADLI SEMİNER ORDUDA YAPILDI

İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.dr. Hayrettin Akkaya, Bal Arısının, İnsanoğlunun Tarihi Boyunca En Çok Yararlandığı Canlı Olduğunu Söyledi.

Ordu Veteriner Hekimleri Odası, "Arı hastalıkları ve zararlıları" konulu seminer düzenledi. İl Tarım Müdürlüğü Toplantı Salonu'nda yapılan seminere Ordu ve çevre illerden kamuda ve serbest çalışan 80 dolayında veteriner hekim katıldı. Seminerde arı hastalıkları ve zararlıların teşhis ve tedavilerindeki yaşayan yenilikler veterinerlere anlatıldı. Seminere konuşmacı olarak katılan İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hayrettin Akkaya, bal arılarının insanlık tarihinin en çok yararlandığı canlılardan biri olduğunu söyledi. Anadolu'nun tarihi boyunca adeta insan ve arı ilişkilerine beşiklik ettiğini anlatan Prof.Dr. Akkaya, şöyle konuştu: "Bal arılarının kökeni Afrika'ya dayandığı söylenir. Afrika'dan diğer yerlere göç etmiştir. En önemli göç ettiği yerlerden biri Anadolu'dur. Anadolu'da ilk arı, 40 milyon yıl öncesine ait fosillerden tespit edilmiştir. İlk yazılı arıcılık kanunları, Hitit tabletlerinde M.Ö. 13-17. yüzyıllar arasında yazıldığı tahmin edilen Boğazköy'deki yapılan kazılarda çıkarılmıştır. Buradaki yazıtlarda bal arılarını ve kovanını çalanlara verilecek ceza belirtilmiş. Yani, 3500 yıl önce bu bölgelerde arıcılıkla ilgili böyle bir tablet çıkarılmışsa o bölge arıcılığın merkezidir. Başka hiçbir yerde bu yoktur." Prof.Dr. Akkaya, arıcılığın veteriner hekimlerin olmazsa olmazları arasında yer aldığını belirterek, "Bizim bir sürü sorunumuz var. Ancak arı gibi sorunumuz yok" diye konuştu.

15 Mart 2008 Cumartesi

DESTEKLEMELERDEN MEDET UMANLAR BAKALIM BUNDAN SONRA HANGİ YOLLARA BAŞVURACAKLAR?

Sevgili okurlarım.

Biz arıcılar, her türlü zorluğun üstesinden gelme çabası içerisinde iken, verim artsın, yüksek üretim yapılsın, arıcımız desteklensin düşüncesi ile devletimiz ana arı ve bal desteklemesi adı altında arıcılara yardımcı olmakta idi. Bu arıcılarımızın bir nebzede olsa ihtiyaçlarını gidermeleri noktasında kendilerine yardımcı oluyor idi. Fakat kendini bilmezlerin, fakirin fukaranın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunuyorum diye nara atanların, şakşakçılarının ana arı şirketleri ile ittifak kurup sadece kağıt üzerinden ana arı alınıyormuş gibi belge düzenleyenlerin çoğalması üzerine öncelikle bu tip işletmelerin kapatılması gündeme geldi. Ardından yapılan bir seri yolsuzlıklarda nazarı dikkate alınarak şimdi arıcılık yapanlara verilen desteklemeler kaldırıldı. Kovan başına 5 ytl gibi bir destekleme verilmesine karar verildi.

Arıcı arkadaşlarımızın yararlanamadığı ama başkalarına iftira atanların rahatlıkla başarılı olup gerçekleştirdiği bu tip haksız kazançlar sayesinde de desteklemeler ortadan kalkmış bulunuyor.

Sanki destekleme ile arıcılarımıza kelime anlamı ile bir destekleme verildiği sanılmasın tam tersine köstekleme verilmiş oluyor. İster haram deyin, ister adalet, isterse ticari gaye ile yetiştirilen ana arıların verimsiz oluşu ama ne derseniz deyin köstekleme desteklemeleri ile arıcılarımız tabiki en başta sahtekar arıcılar, arılarını kaybetmek zorunda kalıyorlar. Bakıyoruz arılıklarda arılı kovan kalmamış. Sonra bir yaygara arı ölümleri hat safhada. Yok şu var yok bu var.

Sayın kardeşlerim elbette iklimsel bir takım değişimler oluyor. Ama bakıyoruz yanyana duran iki arılıktan birinde ölüm yok birindede 200 arının hepsi gitmiş buradaki suçu arıcıdamı arıdamı yoksa başka bir kişide mi aramak lazım. Ne olursa olsun arılarımız geleceğimizdir. Milli servettir. Üretim şart , tüketici toplumu ortadan kaldırmak ve halkımızın sağlığını düşünmek biz arıcıların en önemli görevlerinden.

Artık destekleme kalktığına göre gelin ana arılarınızı kendiniz üretin. Bakın sizi seven ve arıcıları seven bir çok blogçu kardeşimiz var. Onlar sizlere üretemiyor isenizde bedavaya göndermeye hemde en kalitelilerinden yollamaya hazırlar. Davranışları bunu gösteriyor. Para en son kriter olan blogçuların peşini bırakmayın. Onlar sizlerin sadece çok ürün üretmenizi istiyorlar. Bu blogçu camiayı kuran öncü arkadaşlarımızdan Murat Çakır'a buradan tekrar saygı ve hürmetlerimizi sunuyorum. Memleketimizin kalkınması bilinçli arıcılar ile daha da iyi olacak. Desteklerini esirgemeyen blogçu kardeşlerimizede selam ve saygılar.

Kalın sağlıcakla.

14 Mart 2008 Cuma

SİLİVRİDE DEĞİRMENKÖYDE AÇILAN ARICILIK KURSUNU ZİYARETE GİTTİK


Silivrideki arıcılar çok şanslılar. Arıcılık bölümünde arıdan anlayan bir ziraat mühendisi arkadaşımız Hakan bey görevli.
Hakan bey görsel eğitimi ve anlatım tarzı ile arıcılık bilgilerinin tümünü hiç bir eksiklik kalmaksızın anlatıyor. Kendisine arıcılar adına teşekkür ediyoruz.

Yaklaşık 30 kişi kadar kursiyer olan kursta her arıcılık kursunda olduğu gibi herkes soluksuz dersi dinliyor idi.


İstanbul Bal Üreticileri Birliğinin tanıtımını yapan Yalçın Sezer de kurstaki bilgilere ek olarak bakanlığın, sanayicilerin, üreticilerin dikkat etmesi gereken noktalar üzeribde bilgi akışını sağlamaya çalıştı. Arıcılık ve bal üretiminin önemini vurgulayan bir konuşma yaptı.

Hakan bey Ar- Ge çalışmaları içinde olan Maye Ergomik Termo Kovanları eğitimleri süresince görsel olarak anlatımları esnasında kullanıyor iken.

12 Mart 2008 Çarşamba

BULGARİSTANDAN EFRAİM BEY VE YUNANİSTANDAN İSMET KARDEŞİMİZ BİZLERİ ZİYARETE GELDİLER.

Bulgaristandan Efraim bey en solda ve Yunanistandan İsmet en sağda Ali bey ortada

Bu gün çok verimli bir gün oldu. Bilgi paylaşımlarının doruk noktaya ulaştığı ve üç ülkenin Türk vatandaşları bir araya gelme fırsatı bulduk. Farklı ülkelerde ne tür çalışmalar yapıldığı ve arıcılık bilgi ve tecrübesinin ne noktalarda olduğunun bir nebzede anlaşılmasına vesile olan sohbetimizde Türkiyenin dışardan görünüşü ve bizim dışarıya bakışımız üzerinde tespitlerde bulunabilme fırsatı yakaladık.

Türkiyedeki arılı kovan sayısının yüksekliği ve verimdeki düşüklük hepimizce malum. Ülkesel boyutta bir politika bu iş sektöründe geliştirilememiş olması bunda ana etken. Çok büyük boyutlarda çözüm yolları oluşturulmamakla birlikte yapılan çalışmalarda var. Hantal işleyen sistem yüzünden gelişmeler çabuk olamıyor.

Arı ırklarındaki farklılığın arıcılarca belirlenememiş olması, çok kalabalık arıların her yerde bal yapabileceği düşüncesi, bilinçsiz ilaçlama ve arı kolonisi üzerinde gerekli düzenlemeleri zamanında yapma becerisi gösteremeyen arıcılar, kültürel bitkilerden faydalanma yöntemlerinin bilinmemesi ve arıcıların genelde ülkemizde ikinci ve üçüncü bir iş kolu olarak yapılması verimim az olmasının ana etkenleri arasında sayılabilir.

Avrupa Birliği süreci içinde öğrenmemiz gereken ve değiştirmemiz gereken bir çok konu bulunuyor. Yeni geliştirilen Ar-Ğe çalışmalarında yarımcı olduğumuz ergonomik termo kovanların üzerinde yorum yapmalarını istediğimiz Bulgaristan ve Yunanistendan gelen arıcı arkadaşlarımızın nazikçe fotoğraf alabilirmiyiz demeleri bile kültürün ne denli farklı bir birikim olduğunun göstergesi idi.

Efraim bey 700 arı ile çalışan ve Bulgaristanda geçen yıl en çok ana arı üreten üretici sıfatı ile ödül kazanmış bir fizikçi. Fizik bölümü mezunu olmasına rağmen arılar onun artık hem yaşamı için vazgeçilmez bir uğraş hemde geçim kaynağı halini almış. 1200 m gibi yüksek bir bölgede arıcılık yapan ve kolonilerini iki katlı kışa sokan bu şekilde daha sağlıklı olduklarını gördüğünü vurgulayan Efraim bey ile iletişimimizi 89 da Bulgaristandan gelen Ali bey ve Yunanistandan gelen İsmet kardeşimiz sağladı. İsmet Yunan vatandaşı olmakla birlikte çok güzel Türkçe konuşabilen bir Türk. 100 kolonisi olan ve ilaçlamalarda arılarını adaya taşıyan bir genç. Aynı zamanda Yunanistandaki arı birliğinde tek Türk olma özelliği taşıyormuş. Genç arkadaşımız ve Efraim bey oğulun iyi bir uygulama olmadığını bildiklerini bundan dolayı her yıl oğul eğilimi gösteren kolonilerdeki erkek arılı çerçveleri imha ettiklerini üretim yaptıkları bölgelerde kendileri için en ideal görünen kolonilerden ana arı yaptırdıklarını ve bu kolonilerin erkek arılarının arılıkta bulunmalarına izin vermeye çalıştıklarından basettiler.

Bizlerde kendi uygulamalarımızı göstermek üzere bir arılık ziyareti yaptık. Akşam yola çıkarlarken bizleri Bulgaristana ve Yunanistana davet ettiler. Gitmek ve oradaki uygulamaları yerinde görmek istiyorum. Sizlerle oradaki çalışmaları paylaşmak istiyorum. Umarım hızlı başlayacağımız sezonumuz hayırlı olur. Bu yıl havaların erken ısınması ortada, tüm erik ağaçları yaklaşık 15 gün önce açtı. Bence bu 15-20 günlük süreler arılardaki elimine diye adlandıracağımız ölümlerin yerlerini telafi etmeye imkan tanıyacak gibi gözüküyor. Tedirgin olmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Arıcıların uygulamalarındaki yanlışlıklar dışında ölümlerin sonbahardaki gençleştirme işlemlerinin yerine getirilmediği noktasında olduğunu düşünüyorum. Yüzlerce arı ölümü ortaya çıkmış bir arılık yada bir kaç arılık belki fazla miktarda arının ölümü varmış gibi gösterilsede bana kalırsa bir kaç arılıktaki çok fazla miktarda da olsa arının ölümü yanlış bir uygulamadan kaynaklanıyor gibi geliyor bana. Umarım bu şekildedir. Yoksa ortaya Einstein ın söylediği ortaya çıkarki bu da İnsanların sonununda geldiğinin bir göstergesi olur. Kıyamet kopma alametlerinin her gün ortaya bir yenisinin çıktığını gördüğümüz dedikoduların çoğalacağı olmayan olayların olmuş gibi lanse edileceğinin çoğalacağı alametinden de yola çıkarak sağlıklı tatlı huzurlu mutlu bol bereketli ve kazançlı günlerin sizlerle olması temennisini canı gönülden dilerim.

10 Mart 2008 Pazartesi

BAHARDAKİ ARI ÖLÜMLERİ NORMALMİDİR.

SEVGİLİ ARI SEVDALILARI

Baharda bir çok arıcı arıların kovan önünde öldüğünden şikayet ederek acaba bir sorun olup olmadığı noktasında kendilerini düşünmekten alı koyamazlar.

Arının yaşama biyolojisine baktığımızda, kış aylarında yazın hummalı çalışma yaptıkları günlere göre çok daha uzun bir süre yaşayabildiklerini görürüz. Şöyleki yazın tarlacılık dönemi yaklaşık on beş gün kadar olabildiği halde, kışın metabolizması düşen arılar uzun bir süre yaşayabilme becerisi gösterirler. Bu durumu kavrayan arıcılar hem daha fazla miktarda genç arı ile kışa girmek hemde ömür uzunluğunu daha da artırabilmek için kışa girerken henüz gözlerden çıkan genç arılar elde edebilmek için kolonileri beslerler. Bu durumda arılar hem daha fazla mevcut ile kışa girerken daha fazla ömür uzunluğuna sahip arılar ile erken dönemde ve bol miktarda yumurta atılmasına imkan sağlarlar. Böylece arılar ömürleri tükendiğinde yerlerine yenileri gelince bu kitlesel ölümlerin farkına pek varmazlar. Oysaki sonbahar beslemesi yapılmamış kovanlarda daha fazla yaşlı arı, daha az ömür ve erken ölümle arıcıların kovan önlerinde kitlesel arı ölümlerinin farkına varmalarına neden olur. Bu durum da tedirgin olmaya gerek yoktur fakat sonbahar beslemesi ile zayıf koloniler olumsuz biyolojik gelişmenin ortadan kalmasına neden olur. Zayıf kolonilerde ölümler neticesinde bal dönemine kadar gelişme sekteye uğrayabilmektedir.

Sonuçta sonbaharda beslensin yada beslenmesin ilkbaharda arı ölümleri ile karşılaşmak olası bir durumdur. Fakat sonbahar beslenmesi yapılan kovanlarda ölümler hissedilir biçimde karşımıza çıkmaz. sonbahar beslemesi yapılmayanlarda yada yetersiz yapılanlarda bu ölümler daha belirgin olarak karşımıza çıkar.

9 Mart 2008 Pazar

KEK KULLANIMI

Bu ara kek kullanmanın zamanı üzerinde sorular alıyorum sizlerle kek kullanım zamanları üzerinde bir fikir cimlastiği yapalım.

Sezonu sonbahar olarak düşündüğümüze göre bal sağımının ardından hemen elleri kolları sıvayan arıcıların ilk hedefi kışa sağlıklı ve genç bireylerle dolu arı kovanları oluşturmaktır. Bir çok arıcı bal sezonunda haddinden fazla aldğı balın yerine yenisini de koyma telaşesine kapılır. Bu iş yapılırkende hem arı mevcudunu artırmayı, hem eksik olan balın tamamlanmasını hemde stres halinde olan arının stresini ortadan kaldırmak için kek verirler.

Kek arılara ihtiyacı olan polen yerine geçen ikame maddeler ile verilerek polensiz dönemlerde ve yörelerd polen yerine geçen bir besleme terkibi ile yumurtanın atılması noktasında yardımcı olsada verilen tüm unsurlar ve uygulamalar arılara bir çok zaman zarar vermekte ve arılarımızı ellerimizle öldürmekteyiz.

Bir çok kişi kışa girişte arıların soğuk dönemlerde ve hatta kışın ortasında kekle besleme yolunu tercih etmektedir. Ülkemizde ılıman bir ıklım hakim olduğundan dolayı ve yanlış uygulamalar ile sıkı sıkıya sarmalanan arılar kovan içi çalışmalarını yapmasalar dahi kovan içinde tepesine konan keki temizlerken hararetlenmekte ve hareket halindeki arıdakovan içi ısısını düzenlemek ve kekin tüketilmesi için su temini yoluna gitmektedir ki su ile soğuk günlere karşı karşıya kalan arılar felç olarak ölmektedirler. Biliyoruz ki arılar her ne kadar soğuk olursa olsun ocak ayı içinde yumurta atıyorlar. Bu koloni gücüne göre az yada çok olmaktadır. Fakat kovan içinde bulunan bal ile bu sağlanmaktadır. Bazen kovan içinde bulunan bal az bırakıldığından dolayı çabuk bitmiş ise önereceğim yol havanın müsade ettiği ilk gün ballı bir çerçeveyi koloninin tam ortasına koymak olacaktır. Bir yada iki adet konulan ballı çerçeve yumurta henüz atılmamış yada çok az atılmış ise yumurta ortaya konularak bu işlem yapılmalıdır. Sonuçta ballı çerçeve bulunamıyor ise kek ile arılar belli bir süre beslenerek ihtiyaçları tamamlanmaktadır. Fakat bu durum erken ilkbaharda olabilmektedir. Kış döneminde bu durum çok sakınca arz eder.

Eğerki çok erken dönemde arıların gelişmesini teşfik etmek istiyor ise bu durumda arılara çok fazla miktarda kek vermek yerine arıların 3-4 gün gibi kıs sürede bitirebilecekleri kadar kek verilmelidir. Bu süre hava tahminlerine dayanarak havanın ılık olabildiği günlerde verilirse arılara en az zarar verilmiş ve arılarında uyandırılmasına yardımcı olunmuş olur. Erken ilkbaharda atılan her bir yumurta ileride koloninin gelişmesinde ivme kazandıracak bireylerin oluşumunun destekçisidir.

Belki bir çok arıcının uygulamadığı bir yöntem kek kullanımında baldan sonraki dönemde kek verme uygulamasıdır. Arıların ballarının alındığı dönemin ardından ortaya çıkan yağmacılık eğiliminin olduğu dönemde şerbetleme ile arıların ihtiyaçları olan balların yerine konulması hem daha çok zman alır. Hmde yağmacılığın körüklenmesine neden olur. Bu dönemde biraz daha fazla kek verilerek arıların sürekli rahatsız edilmesi engellenebilir ve balsız arıların ballanması sağlanırken, arılar beslenmeden kaynaklanan nedenle yumurta atmaya teşfik edilirler. Neticede arılarımızın kış sigortası da yapılmış olur.

Tüm bu beslemelerin ana nedeni kıymetli olan balı almak ve yerine fiyatı düşük olan şekeri vererek arıların hem hayatını tehlikeye atmamak, hemde arılardan daha fazla ürün almaktır. Arı beslemeye haddinden fazla zaman ve para harcar isek sonuçta elde edilen bal ile kazancımız birbirini dengeler ki buda boşa kürek sallamaya neden olur.

Ekonomik olması anlamında arıların beslenmesine onların biyolojik yapısı dikkat edilerek yaklaşıldığında zengin bitki çeşitliliğine sahip ülkemizde kek kullanım amaçlarının hedefleri doğrultusunda doğru uygulamalar ile bize kazanç getireceği göz önünde fakat yanlış uygulamalar ile onlara zarar vermete söz konusu.

Sağlıklı arılar sağlıklı nesiller için gerekli, sağlıklı nesillerde arı ürünlerini oluşturan sağlıklı arılar ile oluşacaktır.

Arılarımıza iyi bakalım. Onlar bizim geleceğimiz.

Hoşçakalın. Herkese başarılı bir arıcılık sezonu diliyorum.

5 Mart 2008 Çarşamba

ARILARDA HİJYEN

Hijyen kelime anlamı ile temizlik ve mikroplardan arındırılmış olarak kullanılır.

Kovanda arılar yaşam olarak kullandıkları yerleri antimikrobiyal olarak bildiğimiz maddeler ile dezenfeksiyon yaratıyorlar. Mikroplardan arındırdıkları yaşama alanlarındaki çalışmalarının yanı sıra özellikle kış aylarında yapılan beslenme ve ilkbahardaki beslenme neticesinde bal üzerinde bulunan sır mumlarının kemirilmesi esnasında kovan tabanına mum kırıntıları toplanır. Arıların bir çoğu bu kırıntıları baharda yada havanın güzel olduğu günlerde kovanlardan uzaklaştırırlar.

Şimdi evlerini temiz tutan insanlar olduğu gibi, dağınık ve pis tutanlarda vardır. Biliriz. Kimiside dağınıktır. Düzen dağınıklığı diyedebiliriz bu duruma))))). Demek istediğim arılarda da bu durum var. Bazısı kovan temizliğine daha fazla dikkat eder. Sonuçta kovan tabanında mum güvelerininyetişebileceği bir ortamın oluşması engellenmiş olur. Eğerki arılar diğerlerine göre temizlik konusunda daha hashas iseler bu tür koloniler diğerlerine göre daha temiz ve hijyenik de denilebilir.

Ayrıca Koloni içerisinde bulunan kapalı yumurtalı alanlarda beli bir bölge öldürüldüğünde örneğin bir iğnenin ucu ile yada tahribat ile çeşitli ırklarda çeşitli temizlik çalışması görülüyor. Bazısı çok süratli bazısı ise çok geç bir hafta sonra bu temizlik işşini yapabiliyor. Bu anlamda kovan içinde mikropların çoğalmasına ve yavruların kokuşmasına zemin hazırlayan bu durum hijyenik yada hijyenik olmayan arıların tespitinde kullanılıyor.

Eğer arılığımızda hijyenik tip arılardan ana arı yetiştirirsek bilmeliyizki arılarımızın bu genetiksel özelliği de nesiller boyu devam edecektir. Burada dikkat edilen nokta hijyenik kriter ile birlikte varova ve diğer bir takım kriterleride bir araya getirip ideal bir ekotip arı ortaya koymaktırki yeni nesil arıclıkta bu teknik çalışmalar bize ıslah kavramı olarak karşımıza çıkan bir çalışma olacaktır.

Herkese çalışmalarında sonsuz başarılar dilerim.

3 Mart 2008 Pazartesi

VEZİRKÖPRÜLÜ SALİM USTA İSTANBULDA ZİYARETİMİZE GELDİ.

Meşhur arıcı Reşat. Her yıl arı satar. Bu yıl arılar zayıf hocam der. Pek memnun değil durumdan.
Bu anı ebedileştirelim istedik.
Bakıma ihtiyacı olan arııkların hali hep böyle.
Arıları e işleri bıraktık. Nar fidanı teminine başlandı. İtina ile fidan sökülür.
Gazete nem emsin diye konuluyor. Ayrıca sıcağı temin içinde kullanılıyor.
ARTİSTİK BİR RESİM ÇEK BAKALIM HOCAM DEDİ.
Veysel abinin başı kelmi.
Bende hemen aşık attım tabi.


Her zaman bekleriz gene gel.

1 Mart 2008 Cumartesi

TAVSİYELER

Merhaba Arı Sevdalıları...

Sizlerle elimizden geldiğince bilgi paylaşımlarında bulunduğumuz yaklaşık iki yıllık süre içerisinde tavsiyelerimizden yola çıkarak memnuniyet duygularını paylaşan arkadaşlarımıza ve dostlarımıza sonsuz teşekkürlerimi en kalbi duygularımla aktarmak istiyorum.
Öncelikle geçmişte yaptığımız tavsiyelerimize bu gün bir yenisini aktarmak istiyorum. Konunun özü arı kayıpları. Geçmişteki yapılan yanlışlıklar belkide bu gün bazı arıcılarımızın bir çok arısını kaybetmelerine neden oldu. İyi olur Allahtan kötü olur kuldan bilinir. Oysa her türlü uygulamalar arıcıların bilgisi ve tecrubesi ile birleştiğinde başarılı sonuçları almak mümkündür.
Sevgili arıcılar geçmişte ki bir çok sohbetimizde donma özelliğinden dolayı çok cüzi paralara satılan ayçiçek balı nasıl kek yapımında kullanılmalıdır, arı beslenmesinde şeker yerine ilkbahar beslemesinde kullanılmalıdır diye tavsiye ediyor idi isek ve bunu olumlu karşılayan arıcılarımız gerek kendilerine gerekse ayçiçeği balı üreticilerine faydalı oldular ise arı kayıplarını ortadan kaldırmak isteyen, arılarını çoğaltmak isteyenlerede yumurtlama kapasitesi yüksek ırkları tavsiye edeceğim. Hemen eklemek lazım bir kaç önemli noktayı akıldan çıkarmadan dikkat ederek. Bu noktaları açıklayalım.
Biliyoruz ki çok ürün az fiyat ile satılmakta. Memleketimizin Ege ve Akdeniz bölgelerinde Güney Amerikada olduğu gibi tropikal bir ılıman iklim hakimdir ve arıların gelişmelerine imkan hazırlayan erken mevsim şartları oluşmaktadır. Bir çok arıcı bu bölgeden fazla miktarda arı satın alarak ucuza mal etmektedirler fakat kendi bölgelerine uyumlu olmadığından dolayı mevsim sonunda arılarının en geç erken ilkbaharda söndüklerine şahit olmuşlardır. Daha geç dönemde inkişaf eden arı kolonileri ile de bal elde etme çalışmasında bulunan arıcılar çoğaltma işlemleri ile başarılı olamamaktadırlar. Üretimin bir türü ile uğraşmak zorunda kalmaktadırlar. Çok üretim sürümden kazanma modelini tercih edenlerin ellerinde eğer kayıpları çok ise muğla arısı, italyan arısı, kıbrıs arısı gibi bölgelerinde bal yapmayan ama yumurtlama becerisi yüksek ırkların mecutlarından yararlanarak bölme usulü arı çoğaltmasını yapabilirler.
Bölmeler yapılmadan önce kendi bölgenizde başarılı olan yerli ırkların ana arılarını yetiştirir, döllenmelerini takip eden sürede bölmelerinize bu anaları usulüne uygun yollar ile kabul ettirirseniz daha kısa sürede mevcutları daha kalabalık ve bölgenize uyum sağlayan ırkın özelliklerini üzerinde bulunduran ana arı içeren koloniler elde etmiş olursunuz. Buradaki sıkıntı kendi ırkına uyumlu olmayan farklı bir ırkın ana arısını çok rahat kabul etmeyebilen ırklar ile çalışmaktır ki, bilinçli arıcılar ana arı kabul ettirme yöntemleri ile bu sorununda üzerinden gelmektedirler.
Mutlak suretle en önemli olan şart sonbaharda varova mücadelersi yapıp, genç kadrolar ile kışa girmeyi sağlamak için sonbahar beslemesi yapmak, kışın sakin bir yerde kovanların ihtiyaçları giderilmiş bir şekilde, yerden yükseltip nemden uzaklaştırıp, besin ihtiyacını giderirsek sorunlar ortadan kalkmış olacaktır. Sadece fizyolojik bir takım sorunlar ve yanlış uygulamalar kovan sönmelerine neden olacaktır.
Netice itibari ile bu yıl arı çoğaltma işi ile uğraşacaklara bölgelerine uygun ırkların ana arılarını kendileri yetiştirdikten sonra, çok kalabalık mevcutlu bölmelere vererek sağlıklı arı kolonileri üretebilecekleri gibi , ellerindeki arılar ilede diğer üretim çalışmalarında bulunabileceklerini tavsiye ediyorum.
Tüm arıcı arkadaşların çalışmamlarında sonsuz başarılar dilerim. Kalın sağlıcakla.