24 Şubat 2008 Pazar

İSTANBUL BAL ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ 2007 YILI OLAĞAN MALİ KURULU BAKIRKÖY ATAKÖY ÖĞRETMENEVİNDE YAPILDI




Türkiye Bal Üreticileri Merkez Birlik Başkan Yardımcısı Ersan Çınar İstanbul Bal Üreticileri Birliği 2007 Yılı Olağan Mali Kuruluna katıldı ve açılış konuşması yaptı.
Bal Birliklerinin Türkiyede önemli görevleri olduğunu bu görevleri yerine getirebilmesi için devletin destek vermesi gerektiği bazı noktalar bulunduğunu ve bu noktalar üzerinde gerekli girişimlerde bulunduklarını, tüketici ile üretici arasındaki köprü vazifesi olan birliklerimizin çalışmalarında üzerlerine düşen her konuda yardımcı olmaya hazır olduklarını bildirdi.
Açılış konuşmasının ardından saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı okundu. Marşımız güçlü ve gür bir ses ile okundu salon alkışlarla doldu.
Divan heyeti oluşturuldu. Ziraat Mühendisi Kerim Yenerin Divan Başkanlığına aday gösterilerek seçilmesinin ardından Divan Kurulu oluşturuldu.

Kerim Yener beyin konulara hakimiyeti ve genel kurul üyelerinin sorularına verdiği doyurucu yanıtların yanı sıra olumlu eleştrileri not alarak gerekli kişiler ile irtibata geçmesi ve sorunları ortadan kaldırmak için gösterdiği gayretli çabası tüm üyelerce taktirle karşılandı.
Denetleme kurulu başkanı Yakup Sarmusağın, denetleme kurulu raporunu okuması Birliğimizin
kuruluşunda harcanan kuruluş giderlerinin kurucu üyeler tarafından karşılanması ve birlik üyelerinden ekstra taleplerinin olmayışı Birliğimiz yönetim ve kurucu üyelerinin gayretli çalışmaları ve katılımcıların cenazesi olanlar dışında tam kadro ile katıldığı kurul uzun zamandır birbirini göremeyen üyelerinde bir arada olmalarına zemin hazırladı.

Bakırköy Halk Eğitimi Merkezinde İstanbul Bal Üreticileri Birliği önderliğinde açılan arıcılık kursuna devam eden benim yardımcım Pekan Arslan da belgesini hocası Yalçın SEZER den aldı.
Bakırköy Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Bahaettin Kabahasanoğlu nun açılan arıcılık kursuna katılan kursiyerlerin kursa göstermiş oldukları yüksek ilgi ve açılmasında girişimlerde bulunan Bal Birliği yetkililerine teşekkülerini iletti. Çok başarılı geçen kurs süresinde başarı gösteren kursiyerlerin belgelerini dağtmaktan duyduğu mutluluğu iletti.
İstanbul Bal Üreticileri Birliği 2. Başkanı Arslan Barutun Halk Eğitimi Merkezi Müdürüne ulusal ve uluslararası normda bal üretimini destekleyen eğitim çalışmasının başlangıcını oluşturduğunuz bu arıcılık kursu ile bizde birliğimiz aracılığı ile üreticilerimiz adına size teşekkürlerimizi sunuyoruz diyerek birliğimizin düzenlediği bir teşekkür belgesini kendilerine sundu.
Divan başkanımız Ziraat Mühendisi Kerim Yenerin Kastamonu bölgesinde üretilmiş olan Kestane balını hediye etmesi. Deli bal olarak bildiğmiz bal ise zehirlenmeyelim diyen Müdürümüze konu ile ilgili gerekli bilgi açıklamalı olarak verildi.
Kursiyerlerimizden Sadri Demircioğlu'nun kurs süresince yaşadıklarını anlattığı ve memnuniyetini belirttiği konuşmasının ardından kurs belgelerinin dağıtılmasına sıra geldi.

İstanbul Bal Üreticileri BiliğiKurucu Üyelerinden Zekeriya Keskinin Mehmet Ayana kurs belgesinin sunması esnasında.
İstanbul Bal Üreticileri Birliği Yönetim Kuulu Başkanı Yalçın SEZER'in Yönetim Kurulu Faaliyet Raporunu okuması sırasında yapılan çalışmalar tüm üyeler tarafından taktirle karşılandı. Yapılan çalışmalar sonucu üyelerin sorunlarının giderilmesi için gerekli olan he türlü gayretin gösterildiği ve olası sorunların nasıl ortadan kaldırılacağı noktasında bilgiler aktarıldı.
Üyelerin karşılaşacakları sorunların ortadan kaldırılması noktasında ne türlü yollar takip edileceği noktasında bir seri bilgi aktarılmakla birlikte bu bilgiler kurul sonrasında üyelere bir kitapçık halinde gönderilmes kararı alındı.
İSBAB Genel Kurulunun ardından arıcılık kursuna katılan kursiyerlerin ve üyelerin birlikte katılldıkları öğlen yemeğinin ardından kursiyelere belgelerinin dağıtılması zamanı geldi.
Tüm arıcıların memnun ayrıldığı Genel Kurul ve Arıcılık kursu belgelerinin dağıtım merasimi sonrasında huzurlu bir günün bitmesinden dolayı bize sadece memnuniyet kaldı.

Hizmet Bizden Taktir Sizden.


19 Şubat 2008 Salı

EĞER SENİN PERDENE ÇİVİ KOYDU İSEM BENİ AFFET.

Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. ' arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak' demiş. Genç, ilk günde tahta perdeye 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çalışmış ve geçen her günde daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş. Gence bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahta perdelerden bir çivi çıkart (sök)' demiş. Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası ona 'aferin iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak. Artık çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak' demiş. Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara(delik)bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyle! yebilirsin ama bu delik aynen kalacak(kapanmayacak). Bir arkadaş ender bir mücevher gibidir. Seni güldürür yüreklendirir sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur seni dinler sana yüreğini açar' demiş.

Bu hafta dostluk haftası imiş. Haftanın anlam ve önemini ifade eden yaklaşık 150 tane gelen bu ve buna benzer maillerin karşılığını, benzerlerinden biri olan bu yazıyı blogtan hepinize yollayarak vermek istedim.

Herşey gönlünüzce olsun.

18 Şubat 2008 Pazartesi

MURAT AKIN HOCADAN EKLEMELER

Kastamonu yazısına Murat hocam benim unuttuğum bir kaç noktayı eklemek istemiş . Bende unuttuğumun farkına vararak hemen yazmak istedim. Türkiyenin ilk göç veren yerlerinden biri Kastamonu ve İstanbuldaki yoğunlukta buradan kaynaklanıyor.

Memleketini insanlar neden terk etsinler fakirlikten elbette, hem çalışmak hemde okumak için. Şimdilerde herkes başkaldırma sevdasında, geçmişten günümüze Kastamonu ve çevre illeri devlete hiç bir dönem başkaldırmamıştır. Kurtuluş savaşında mısır koçanlarının öğütülmesi ile elde edilen kepek ile ekmek yapıp öğün savuşturulduğunu ninelerim anlattı bana.

Çanakkale içinde aynalı çarşı ana ben gidiyom düşmana karşı diye söylenen türkü bir İnebolu türküsüdür. Nedeni cepheye giden bir İnebolulu askerin anasının yaktığı türküdür bu. Murat Akın hocam derki 252 bin şehit var kurtuluş savaşında bunların 90 bini Kastamonulu. Rakamlar kayıtlarda mevcut.

Ruhları şad olsun.

16 Şubat 2008 Cumartesi

ARILAR NİÇİN BAL YAPARLAR?

Arılar niçin bal yaparlar?

Tabii ki sadece insanlar yesinler diye değil. Bal arıları eşek arılarından farklı olarak kışı koloni halinde geçirirler. Koloni kış uykusuna yatmaz ama bir salkım gibi kümeleşir. Bu şekilde kış süresince sıcak ve aktif olarak kalabilirler. Bunun için de önceden, yaz aylarında yeterli miktarda bal depo etmeleri gerekir. Ortalama bir kovanın kışlık bal ihtiyacı 9-13 kilogram kadardır. Bal arılarının bal yapma kapasiteleri ise uygun yer bulabildiklerinde bundan çok daha fazladır. İşte arıcılığın felsefesinde de bu yatar. Sen arılara imkan sağla, onlar da hem kendileri hem de senin için bal üretsinler. Arılar kendilerine yetebilecek miktardan 2-3 kat fazla bal üretebildiklerinden arıcılar da kovana şekerli şuruplar koyarak onlara bu ortamı hazırlarlar. Arılar da sonradan ellerinden alınan bu ürün fazlasını dert etmezler. Arıların balı çiçeklerden topladıkları nektarı ağızlarındaki bir emzimle birleştirip altıgen biçiminde balmumundan yaptıkları hücrelere depoladıklarını biliyoruz. Bu karışımın su oranının yüzde 17'ye kadar düşmesini bekledikten sonra hücrelerin ağızlarını yine bir balmumu tabakası ile kaplarlar. Artık arıcı için mahsul zamanı gelmiştir. Ağzı kapalı hücrelerdeki bal hiç bozulmaz, saklama zamanı süresizdir. Arılar böcek dünyasının en gelişmiş sosyal hayatına sahiptirler. İşçi arılar dünyaya geldikten sonra bir ay içinde kovanda bir iki günlük sürelerle temizlik, larvaları besleme, balmumu yapma, yiyecek taşıma, muhafızlık gibi değişik görevler yaparlar. Sonra uçuş başlar, çiçekler ziyaret edilir, nektar, polen ve su toplanır. İşçi arılar çalışma mevsiminde 4-8 hafta yaşarlar. Kış mevsiminde ise arkadan gelen gençler olmadığı için ömürleri 5-7 ay sürebilir. İşçi arılar dişi olmalarına rağmen kısırdırlar, yavru yapma yetenekleri yoktur. Arılar polenleri, su ile karıştırıp larva halindeki yavruları beslemek için toplarlar. Bir arı kovandan 7 kilometre uzağa gidip, geri dönebilir. Ancak arılar normal olarak kovanlarından ortalama bir kilometre kadar uzaklaşırlar. Arılar bu yolculuklarında yollarını güneşin pozisyonuna göre saptarlar. Ayrıca yer kürenin manyetik alanına karşı da hassastırlar. Gözleri polarize ışığa karşı o kadar hassastır ki çok kalın bir bulut tabakasının ardından gelen zayıf bir güneş ışığıyla bile kötü havalarda yollarını bulabilirler. Arılar geceleri ortadan yok olurlar ama uyumazlar. Gece boyu hareketsiz kalarak enerjilerini ertesi günkü yoğun işler için biriktirirler. Arılar renklerin çoğunu görürler. Işık dağılımında mavi ve ona yakın renkleri daha iyi görürler. Ultraviyole ışınlarına karşı da çok duyarlıdırlar. Ultraviyole ışınlarını çok yansıtan çiçekler onlara daha parlak görünür. Kırmızı rengi hiç ayırt edemezler. Bize bu derecede faydalı olan arılar etrafımızda dolaştıklarında veya balkonda kahvaltı sefası yaparken reçel tabağına konduklarında çoğu insan huzursuz olur. Bunun nedeni minik arının sokma tehlikesidir. Halbuki arılar sadece iki durumda canlılara saldırır ve sokarlar: l) Kolonilerine bir tehdit olduğunda korumak için; 2) Korkutuldukları zaman. Bu nedenle arı kovanlarına çok yaklaşmamanız, el kol hareketleri yaparak hızlı hareket etmemeniz önerilir. Arılar insanı soktuktan sonra genellikle ölürler, çünkü arı tarafından sokulan insan ani bir hareketle arıyı fırlatınca arının iğnesi ile beraber zehir torbası ve ifrazat bezi de yırtılarak arıdan ayrılır ve soktuğu yerde kalır. İlginçtir ki bu kalan zehir torbasındaki kaslar arıdan ayrılsalar bile zehri pompalamaya bir süre devam ederler. Bu nedenle tırnağın ucu ile bir an evvel iğneyi soktuğu yerden çıkarmakta fayda vardır. Arı zehrine alerjisi olan kimselerde arı sokmaları ağır tepkilere hatta ölüme yol açabilir. Buna karşın arı zehri bazı ağrılı hastalıkların özellikle romatizmanın tedavisinde kullanılır.

ARILARIN BAL PETEKLERİ NİÇİN ALTIGENDİR?

Arıların bal petekleri niçin altıgendir?

Arılar doğanın gerçekten usta mimarlarıdırlar. Kesiti düzgün altıgenler oluşturan prizma şeklindeki petek gözlerinin dipleri bir piramit oluşturarak sona ererler. Kovanlardaki şekliyle dik duran her petekte, petek gözleri yatayla sabit bir açı yapacak şekilde inşa edilirler. Her bir gözün derinliği 3 santimetre, duvar kalınlığı ise milimetrenin yüzde beşi kadardır. Bu kadar ince duvar kalınlığına rağmen altıgen yapı nedeniyle büyük bir direnç kazanırlar ve arıların depoladıkları kilolarca balı rahatlıkla taşıyabilirler. Arıların petek gözlerini kusursuz bir şekilde altıgen yapmalarının başka sebepleri de vardır. Eğer beşgen, sekizgen veya daire şekillerini seçselerdi bitişik gözler arasında boşluklar kalacak, işçi arılar fazla mesai yaparak ve daha fazla balmumu harcayarak bu boşlukları doldurmak zorunda kalacaklardı. Gerçi üçgen veya kare yapsalardı bu boşluklar olmayacaktı ama altıgenin bir başka özelliği daha vardır. Alanları aynı olan üçgen, kare ve altıgen şekillerden toplam kenar uzunluğu en az olanı altıgendir. Yani aynı miktarda balmumu ile daha çok altıgen odacığın kenarı çevrilebilir. Aslında matematiğin, geometrinin ve simetrinin en kusursuz örnekleri sadece bal peteklerinde değil doğanın her yerinde görülebilir. Ancak bizler günlük hayatın hayhuyu içinde bu mükemmelliğin farkına varamayız. Kar taneciklerinin hepsi birbirlerinden farklı altıgen şekilleri, tohumların dizilişlerindeki spiraller, mineral krislallerindeki geometrik yapılar ve değişmez açılar, tavus kuşunun kuyruğundaki lekeler, sümüklü böceğin kabuğu, örümcek ağları, tüm bunlar görünümü olarak kusursuz olmalarına karşın müthiş bir matematik düzen de gösterirler. Papatyanın ortasındaki sağ spirallerin sayısının 21, sol spirallerin ise 34 olması, Himalaya çamının kozalaklarındaki pulların aynı şekilde 5 sağ, 8 sol spiral oluşturması, kara çam kozalaklarında ve ananas meyvesinde ise 8 sağ, 13 sol spiral bulunması tesadüf değildir elbette. Leonardo Fibonacci (1170-1250) isimli büyük matematik ustası ta o yıllarda, her sayının kendinden önce gelen iki sayının toplamı olduğu bir dizi geliştirdi; l, l, 2, 3, 5. 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, ......................... Dikkat ederseniz yukarıda verilen sağ, sol spiral sayıları, bu dizide artarda yer alan sayılardır. Bu dizinin ilginç bir yanı da on ikinci terimden yani 144'den sonraki ardışık sayıların birbirlerine oranlarının (233/144 = 377/233 = 610/377) 1,61803 olması, 5. Sayı ile 12. Sayı arasındaki oranların da bu sayıya çok yakın olmalarıdır. 15. Yüzyılın ikinci yarısında yaşamış matematikçi Pacial Luca tabiatta daima kenarları arasında 1,618 oranı bulunan bir dikdörtgen bulunduğunu, hatta insan vücudunun da bu oranda yaratıldığını ileri sürüyor, mahkeme tarafından yakılma tehlikesine karşı da Leonardo da Vinci'nin çizimlerini göstererek meydan okuyordu. Zamanın heykeltraşlanın heykellerinde de bu oranı kullandıklarını belirtmeleri üzerine bu oran 'Tanrısal Oran' olarak da anılmaya başlandı.

KAYNAK http://www.hisse.net/forum/archive/index.php/t-8242.html

KOVANLAR ÜZERİNE SOHBET.

Evrenyede kovanlar ve standartları üzerinde bir seri görüşme yaptık.
Ahmet amca yörede ilk arıcılığı yapan kişi. Şimdilerde arıcılıkla ilgilenmiyor. Süt üreticiliği ile uğraşıyormuş. Ama arılıktanda çıkmıyor.
Bu Osman hocamızın yenilikleri takip ettiği bir gösterge. Türkiyeye TKV strafor kovan üretimi yapmaya başlayınca denemek üzere almış. Memnun kaldıkları yanlar var bu kovanla ilgili.
Lakin resimdeki kovanlar strafor olmasına rağmen TKV yapımı değil. Straforun densitesi çok yüksek adeta tahta gibi yurt dışından ülkemize bir dönem giren bir kovan modeli bu. Hatta ben ithalatçısı ile irtibata girmiştim. Fakat ölçüleri çok dğişik bizim kovanlara uygun değil. Osman amca bir deneme kovanı almış. Bu kovanın kendine has özelliklerinden bahsetti.
Taban kısmındaki havalanma bölümünden, şerbetlik katına ve tabandaki kuluçkalığın ölçüsünün değişikliği ilginçti. Ayrıca kuluçkalıkta kalkan olan çerçeveler, ilavelerde kılıç şeklinde yerleştirilmişti.

Bu kovanlarınkendine has bir özelliide kuluçkalıklarında kabarmış plastikten imal çerçevelerinin olmaı idi.
Çerçevede hemen her durum düşünülmüş. İşçi arı gözlerinin ortasında kovanın arka kısmına arıların geçebileceği bir delik yerleştirilmiş. Ayrıca ısınında buradan rahat geçmesine imkan verilmiş.
Çeçevenin alt kısımlarına doğru yapılan az miktardaki erkek arı gözleri de arı davranışlarına ve yaşamına uygun bir gelişme sürecinin oluşturulması için imkan sağlansın diye yerleştirilmiş.
Çerçeve kalınlığı arının doğal yaşamdaki ölçülerine riayet edilrek yapılmaya çalışılmış.
Bana kalırsa Türkiye için tek sıkıntısı bizim ülkemizdeki iklim koşullarında arıların doğal yaşamda ortaya koydukları petek modeline ( ölçülerine) derinlik anlamında bahsediyorum, pek uygun değil gibi.
Ülkemizde nerde ise hemen her mevsim arı hareketine izin veren dönemsel periyodik günler var. Derin bal kemerine imkan veren bu çerçeve belkide Bizim için kayıp bile olabilir. Fakat yurdumuzun uzun dönem kış geçiren bölgelerinde bal kemerini geniş tutmak zorunluluk olduğu gibi bu bölgelerde derin tip kovanlar ile çalışmak belkide daha avantajlı olabilir.

Tabiki büyük bir kuluçkalık büyük bir işçi arı kadrosu demektir. Bal döneminde bu denli üyük parçalar ile çalışmakta her baba yiğide göre değil. Ön kısımda bulunan bu geniş uçuş deliği bal dönemindeki havalanmayı salamak ve nakliye de ise ters çevrilerek pratik bir nakliye sağlamak üzere oluşturulmuş gözüküyor. Hafifliği nakliyede ayrı bir fayda ama arı ve bal bol iken nakliye yapmak straforun ısı izolayon özelliğinden dolayı oldukça dikkat edilmesi gereken bir özellik.

Bir kovan imalathansi. Fakat seri üretim yok muhtar Mustafa abi kendi kovanlarını yapıyor. Tamir ediyor. Yöredeki diğer arıcıların ihtiyaçlarını karşılıyor.
Mustafa abinin alet ve edevatları el becerisi olan tüm arıcıların arzu ettiği bir düzenek görünümünde.
Mustafa abi yörede strafor kovan imalatı da yapıyor. El becerisi ve maharet her zaman her yerde altın bilezik.
Bunlarda yerli strafor kovanlar, TKV denalınanların sorunları yöredeki arıcılar tarafından tespit edilmiş ve yöreye daha uyumlu hale getirilerek bu hale gelmiş. Ülkemizin her yöresinde kullanılan ilkel kovanlarda, modern kovanlarda yöreye uygun hale getirilerek yapılmaya çalışılmaktadır. Lakin yapılması gerekli en önemli unsur çerçevelerin mutlaka standarda uygun olması gerekliliğidir. Böylece arı satışlarında ne tür kovan kullanılırsa kullanılsın herkes iç ölçüler birbirine uyumlu olduğu için sorun ile karşı karşıya kalmaz. Arlıkta bulunan kovanlar arasında da çerçeve değişiklikleri yapılırken sorunlar ile karşılaşılmaz.


Gönül isterki arıcılık yapılan işletmede arıcının tüm kovanları birbiri ile uyumlu olsun. Bu uyum iş gücü kaybını ortadan kaldırır. Daha sağlıklı bir çalışma imkanı ortaya koyar.

14 Şubat 2008 Perşembe

KASTAMONU- İNEBOLU- EVRENYE KÖYÜ( GEMİCİLER ) OSMAN AMCANIN ARILIĞI

Bu düzenli arılık Evrenyeli arıcı Osman amcama ait.
Yörede gururla bahsedilen, balları daha bir sene evvelinden satılan ve herkesçe saygı duyulan bir kişi Osman amca. Türkiyenin en zengin ikinci köyünün muhtarı idi kendisi eskiden. Süleyman Demirelin en düzenli muhtar ünvanı ile kendisini Ankaraya davet ettiği ünlü bir muhtar ve aynı zamanda bir emekli öğretmen.
Bozkurt ilçesinin uzman arıcılarından Bilal Kesim ile bilgi alışverişi yapıyorlar.
Bende bu arada resim alıyorum. Sağdan soldan. Arkadaki ev ahşap bir ev. Bizim memleketteki eski evler bu tip ahşap yapılar. Genellikle 2 yada 3 kat üzerine yapılıyor. Alt kat ahır samanlık ve barınak türü bir kısım. Üsta kat odaladan oluşuyor. Orta katta genellikle mutfak odası, ocaklı oda ve geniş bir yaşam yeri yer alıyor. Salon gibi. Misafirler karşılanıyor. Geniş bir aile yaşamına hitab ediyor evler. Dede, nine, çocukları bir kaç tane evlenen oğlanları ve evlenmeyen kızlar ile erkek evlatların eşleri ve çocukları aynı ev içinde ayrı odalarda yaşam sürüyorlar. Her odanın kendine ait bir beveyin banyosu yıllar önce düşünülmüş. Şimdilerde moda diye lanse ediliyor.
Bu evlerden yörede her yerde var. Genelde evleri yıkmak istemiyoruz. Nostaljik evin yanında yenilerini yapıyorlar. Ama inanın eski everde yaşam daha güzel. Rutubetli karadenizin havası ahşap evlerde insan üzerindeki rahatsızlık verici etkisini gösteremiyor. Arı kovanlarındaki havalanma gibi ahşap evlerde rutubet beton olanlara göre daha az.
Osman amca arılığını kış aylarında buraya evinin yakınına kurmuş. Onlarla ilgilenmediği gün yok gibi. Şaşırmaları engeller tarzda kovanların önünde farklı renkler ile işaretlenme var. Ayrıca kovan modelleri çok değişik olmasada şekilce farklı olanlar karışık yerleştirilmiş.
Güzel muhabbetler ve bilgi alış verişlerinin yapıldığı gün gezimiz mükemmel geçti. Neye niyet neye kısmet. Bu yıl bu tarihlerde Bulgaristana gidecektim oradaki arıcılık fuarına katılacaktık. Fakat hava muhalefeti Bulgaristanda çok kötü imiş.Katılmadığımız iyi bile olmuş, geçen yılki gibi rağbet çok yokmuş.
Osman amca ruşetlerde zayıf bölmelerini ve ana arı yetiştirme işlemlerini yapıyormuş.

Yeni ilaveleri de geçenlerde bitirmiş ve yerine yerleştirmiş. Kestane balı dönemi bunların hepsi bal dolar inşallah.
Arılıkta iki adette mum eritme düzeneği yapılmış. Temiz mum eritme işleminde yardımcı olan bu düzenek yöredeki tüm arıcıların kullandığı bir düzenek.
Burada bir standarttan bahsetmek istiyorum. Tüm Türkiyedeki kovan ölçülerini takip ediyoruz işimiz gereği hocalarımızla da bilgi paylaşımlarımızda gururla sizlere aktarmak istiyorum. Türkiyede hiç bir bölge tse nin önerdiği taban tahtası ile çerçeve arasındaki aralığı 2,5 cm yapmazken benim memleketeimde bu standarda uyuluyor.
Her arıcının arılığında olması gereken malzemelerin bulunduğu bir alet edevat bölümü olur. Burada da aynısı var.
Osman amcanın ellerinden öpüyoruz. Örnek arılığı için teşekkür ediyoruz. İzleyip beğenmeyenlere daha iyilerini yapıp diğer arıcılar ile de paylaşmalarını temenni ediyoruz.
Kapalı arılıklar kışın kuytu yazın örtü arıcılık sözünü en iyi ortaya koyan arılıklardır.


Arılık önündeki meyve bahçesi ilkbaharda arı için çok gerekli olduğu kadar meyve tutma kapasitesi artması içinde arılara ihtiyaç vardır.

Her arılık yakınında mutlaka bir arıcı barınağına ihtyaç var.

BU KADAR DEĞİL RESİMLER DAHA SONRA DA YAYINLARIZ. HEPSİNİ BİRDEN VEMEYELİM. YARINA DA KALSIN.
KALIN SAĞLICAKLA.