6 Ocak 2009 Salı

TARIMDA VE SEKTÖRÜMÜZDE YENİDÜNYA DÜZENİ.

Bu yeni düzende amaç; öncelikle gelişmiş ülkelerin daha sonra sektörümüzde öncü olan Çin, Arjantin, Almanya gibi ülkelerin, bizim gibi gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerin tarım üretimini geliştirmemek ve hatta bitirerek, böylece kendilerinin ürettiği ürünleri bu ülkelere satmaktır.

Tüm dünyada gelişmiş devletlerde tarıma verilen destekler artmış gelişmekte olan ve gelişmemiş devletlerde azalmıştır. Fakir ve borçlu ülkelerde ayrıca üretilen ürünler bol ve ucuzdur, hatta üreticiler malını satacak pazar bulamaz, aynı ürün yurt dışından ithal edilmekte ve bu ülkelerde pazar bulmaktadır. Buradaki çarpık durum uluslar arası güç dengelerince hemen her sektörde kendini göstermektedir. Ülkemizde de tarım sektöründe fındıkta, pamukta, narenciyede ve balda bu durum görülmektedir. Balı satamayan üretici varken yurt dışından bal ithal eder duruma geldik. Hatta tüm Dünyada arı ölümlerinin hat safhaya çıktığı bu günlerde bu durumu dehşetle izlemek durumunda bırakıldık.

Peki, sektörümüz ne olacak? Bizler ne yapacağız?

Bal üretiminde ve pazara sunumunda rol alan tüm taraflar sektörün ayakta durması ve üzerinde oynanan oyunlara kanmamak için taviz vermek zorunda. Kimse taviz vermek istemiyor. Daima güçlüler zayıftan daha çok istiyor. Arı üzerinde bulunan varova misali.

Yurt dışı biz bal üreticilerine bazı kıstaslar koyuyor. Bal üretiminde gerekli olan bu ölçütler tutuyor ise balı yok pahasına yüksek tonajlarda alıyorlar. Belki büyük bir meblağ ve peşin para sürümden kazanmayı sağlayarak satamadığımız depoda bekleyen bal için bir avantaj gibi görülebilir. Aslında bu durum florasının zenginliği ve arılı kovan sayısının yüksek değerlerde olduğunu bildiğimiz ülkemizde yapılamayacak işler de değil. Balı ister toplayın, ister üretin bu yüksek tonajlara ulaşmak, bir yerde depolamak da ayrı bir bilgi birikimi, ekonomik güç. Ürettiğimiz ürünlere pazar bulmakta ayrı bir beceri elbette. Üretici, sanayici, paketleyici, pazarlayıcı ve belki bu sektörde başka hizmet alanlarında bulunan kesimlerin hepsi taviz vermek zorundalar. Eğer samimi bir diriliş ortaya koymak isteniyor ise bu yapılamlı.
Muğla 1. Arıcılık ve Çam Balı Kongresinde bulunan birçok yerli ve yabancı sektörün çeşitli kesimlerinde bulunan kişiler tanışma ve görüşme fırsatı buldular. Organizasyonda emeği geçen başta Prof. Dr. Muhsin Doğaroğlu, Yar. Doç. Dr. Ali İhsan Öztürk ve Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ziya Şahin beye bu vesile ile bir kez daha teşekkürlerimi arıcılar ve şahsım adına sunuyorum.
Merkez Arı Yetiştiricileri Birliğinin çalışma programlarını duyuyor ve bazı girişimlerin başlamasından dolayı öncelikle bir arıcı olarak çok memnun oluyorum. Lakin çok kısa sürede çok büyük hedefler belirleyip yola çıkma zamanı artık geldi. Arıcılarımızın birçoğu milli ekonomiye katkısı olan arıcılık çalışmalarını yapamayacak duruma geldiler.
Arı yetiştiricisi, bal üreticisi, mumcusu, kovancısı, nakliyecisi, akademisyenleri, devlet personeli, teşkilatlar, mutlak suretle özverili ve taviz verecek şekilde arı ürünleri adına çalışmaya tez vakitte hız vermelidirler, işlerini programlamalıdırlar.
Kongrede bir sağlık memurunun hobi olarak 300 (üç yüz) arıya baktığı, Amerika da tozlaşmadan gelir elde eden bir yetiştiricinin 14.000( on dört bin) arı kolonisi sahibi olduğu söylendi. Amerika da koloni sayılarının yüksek olduğu belirtilen arılıkların, ayrıca verimleri de koloni başına çok yüksek. Elbette bu durum gelişmiş teknik bilgilerin, düzenli uygulanması ile gerçekleşiyor.
20 ila 50 arasında arı kolonisine bakan ve ailesinin geçimini bu doğal balların satışı ile sağlayan arıcı sayısı ülkemizde çok fazladır. Bu arıcılar pazar bulsalar, elbette flora açısından zengin olan ülkemizde daha çok bal üretirler. Türkiye Dünyanın sebze ve meyve bahçesi konumunda olabileceği gibi, bal üretimi ile de Dünyada tek söz sahibi olabilecek bir konum alabilecek pozisyondadır. Sonumuz Filistin gibi olmaz ise.

Yalçın SEZER
Uzman Biyolog
http://www.teknikaricilik.com/
http://www.bereketbal.com/
0 532 286 96 23
0 505 476 96 06

Hiç yorum yok: