27 Ekim 2006 Cuma

SAHİPSİZ ARICILAR

Silivri İstanbul un Avrupa yakasında bulunan en büyük ilçelerinden biridir. Rutubetsiz iklimi ile arıların yaşamasına imkan sağlayan ve kışlatma problemlerinin pek görülmediği ilçede bir çok arıcı bulunmakta. Bu arıcılar nektarın sürekli olmasının bir avantajını yaşıyorlar. Baharla birlikte yer çiçekleri, ayçiçekten sonra pürenlik alanların bulunması bu bölgede arıların besin sıkıntısı ile de karşılaşmamalarına da neden oluyor. Arıların tüm bu olumlu özellikleri taşıyan bölgede sorunları olmamasına karşın bölgenin en büyük sorunu arıcıların ballarını değerinde satamamaları ve ekipmanları pahalıya almak zorunda kalmaları.
Bölge arıcıları ballarının donmasından dolayı ellerinde ki ballarını toptancılara ucuza vermek zorunda bırakıldıklarını ve perakende satışlarda tüketicilerin bilinçsiz olduğundan dolayı da donmuş balları şekerli ballarla aynı kefeye koyduklarından dolayı satışta zorluk çektiklerini söylüyorlar. Arıcılığı severek yapan ve gelişmeleri yakından takip etmek isteyen arıcılar, sahipsiz olduklarını dile getiriyorlar.
Yalçın SEZER gerek bilimsel gerekse eğitimsel boyutta arıcıların yanlarında olacağını her gittiği yerde dile getiriyor. İstanbul da birlik faaliyetlerinin yerine getirilmediğini söyleyerek her platformda arıcıların hak ettikleri yere gelmesi için çaba harcıyor. Arıcıların en büyük sorununun pazar sorunu olmasının yanı sıra babadan oğula geçen yöntemlerle arıcılık hala demode yöntemlerle yapılmaya çalışılıyor. Arıcılarımız maalesef söylemleri gibi sahipsizdir. Birkaç simsarın elinde kukla hatta bazılarının gözünde koyun gibi görülmektedirler. Artık arıcılar koyun olmaktan rahatsızlar. Kendilerini koyun gibi gören çobanlarda bu durumun farkındalar.
Arıcılık üzerine verilecek bilimsel eğitimleri gerçekleştiren arıcımızın, elde ettiği ürünlerini satması için gerekli pazar sadece ve sadece palanlı ve programlı çalışmalar ile olur.
Ülkemizde yapılan arıcılık çalışmalarına destek veren, yurt dışında doktorasını yapan Devrim OSKAY gibi hocalarımız, amatör ruhlu Murat ÇAKIR gibi vatandaşlarımız, Halil BİLEN gibi önder arkadaşlarımız olduğu sürece bu memlekette çok büyük gelişmeler olacağı muhakkaktır.Lakin yapılan çalışmalarda adını sanını duymadığımız işgalci insanların İstanbul Arı yetiştiricileri birliğini işgal etmelerine karşıyız. Bizler arıcı olan insanlar memleketimizin heder olup giden arı ürünlerini seyrederken kıllarını kıpırdatmayan işgalci zihniyete sahip bu insanları burada görmek istemiyoruz. Bizim için çalışan , bize faydalı olan insanları birliğimizde yer alsın istiyoruz. İş başına geçtikleri günden bu güne kadar en ufak bir ilerleme sağlayamayan, bir internet sitesi açmaktan aciz, tabela asacak bir mekan bile oluşturamayan, faksı olmayan , bürosunda sekreter oturtamayıp, arıcılarına bir bülten hazırlayıp sunamayan bir birlik diğer sorunları nasıl halledebilir.
Hasat sonrası verimsiz bir anayı yok ederken gözünün yaşına bakmayan arılar gibi lütfen duyarlı davranalım ve mevcut yönetimi bu işe gönül vermiş insanlarla değişelim. Bu güne kadar ne türlü bir çalışma yapmalıyız diye üyesine sormayan, bir ihtiyacın var mı demeyen birlik yetkilileri acaba burada niçin duruyorlar. İstanbul arı yetiştiricileri birliği üyelerine buradan sesleniyorum. Ben memleketimin diğer ülkelerden çok daha fazla miktarda bitki çeşitliliği olduğunu biliyorum. Diğer devletlerde bu çeşitlilik yok iken elde edilen ballar niçin daha fazla ve neden bal daha pahalı satılıyor. Benim ülkemin üreticisi niçin ucuza bal satmak zorunda bırakılıyor. Bunların cevabını bir üretici olarak ben üyesi olduğum birliğin yetkililerine soruyorum. Niçin bize cevap verilmiyor. Şubelerin açılmasının , birliğe ait olan yerlerin çoğaltılmasının yasak olduğunu söyleyen zihniyetin at gözlüğü takan bir şahsiyet olarak biz arıcılara ne tür bir faydasının olabileceğini anlamış değilim.
Arıcıları duyarlı olmaya çağırıyorum. Memleketimizin her köşesinde bulunan arıcılar artık ayaklanma ve hak arayışı zamanı gelmiştir. Türkiye de Kuran-ı Kerimde bile yer alan bir unsurla arı ve balla uğraşan mukaddes insanlar hak ettiğimiz yere gelmemiz için çaba gerekli. Aman sendecilik bize zarar getiriyor. Bunun farkına varıp gerekli yerlerde görev almayı denemek gerekiyor. Sessiz kaldıkça ballarımızı değerinin altında satmak zorunda bırakılmaktayız. Kendinizi düşünmüyorsanız gariban arkadaşlarımızı düşünmeliyiz. Bir kovan fiyatı bile etmeyen bir yıllık uğraşınızı neye dayanarak sürdürmek için çabalıyoruz. Kimin için çabalıyoruz. Biz çalışıp kimler zengin oluyor.
Bu sorulara yanıt almak kolay fakat cevap verebilecek merci bulmak zor. Böyle bir merci yok. Hastanede bal dağıttım demek işleri halletmiyor. Türk toplumu zaten balı tüketen bir toplum . Önemli olan balın donmasının doğal olduğunu dile getirip bunun reklamını yapmak . Tüketiciyi bilinçlendirmek.
Yöneticilik farklı olduğu kadar, insanlara hizmet etmek ayrı bir zevk ve gurur vesilesidir.
Bu vesile ile tüm arıcıları saygı ve sevgi ile selamlıyorum.

Hiç yorum yok: