29 Ekim 2006 Pazar

SONBAHARDA ZAYIF ARILARIN BİRLEŞTİRİLMESİ NİÇİN GEREKLİDİR?

Sonbahar döneminde yapılması gereken işlerden bir tanesi de zayıf olan kolonilerin daha güçlü olanlarla birleştirilmesi yada iki zayıf koloninin birleştirilmesi şeklinde olmalıdır. Burada amaç mevcudu az olan arı kolonisinin kış şartlarında kendini ısıtamayarak ölmesini engellemektir.
Arılarımızın mevcudu her ne kadar olursa olsun, kış salkımı oluşan bir kolonide arılar sürekli fakat ağır ilerleyen bir işlerlik içindedir. Arılar kış kümesi halinde iken daima bir sirkülasyon durumundadır. Kış kümesinde bir çalışma gerçekleşir. Bu çalışmada orta noktadaki arılar besin alır ve dışa doğru çıkarken dışarıdakilerde ortadaki sıcak noktada bulunan balı alıp ısınmak ve beslenmek için hareket eder. Bu durum kalabalık ve sıkışık kolonilerde daha az zayıf ve daha büyük bir alanda kışlayan kolonilerde ise çok daha fazla olmak zorundadır. Burada da oluşan bu ağır hareket durumu kalabalık koloniye göre çok daha fazla olacak ve bireylerin yaşlanmaları ve koloninin bu şekilde ölmesi daha da kolay olacaktır.
Bunlara meydan vermemek için arılarımızı sıkışık ve güçlü tutmakta fayda vardır. Böylece sıkıştırılmış arılar daha dar bir alanda çok daha az ısınma işlemini gerçekleştir ve yaşlanmaları da daha geç bir dönemde oluşur.
Ana arısı genç ve sıkışık olarak paketlenmiş üç çerçeve arı son derece mükemmel bir arıdır. Beş çerçeve arı ise son derece süperdir. Üç çerçeve altındaki kolonilerin yaşamlarını sağlamak zor olup bunlarla çalışma yapmak da zordur. Arıcıyı strese sokar ve istenen ürünleri elde edemeyebiliriz. Üç çıtadan aşağıya ve genç ana arısız kışa arı sokmak son derece tehlikelidir.

27 Ekim 2006 Cuma

SAHİPSİZ ARICILAR

Silivri İstanbul un Avrupa yakasında bulunan en büyük ilçelerinden biridir. Rutubetsiz iklimi ile arıların yaşamasına imkan sağlayan ve kışlatma problemlerinin pek görülmediği ilçede bir çok arıcı bulunmakta. Bu arıcılar nektarın sürekli olmasının bir avantajını yaşıyorlar. Baharla birlikte yer çiçekleri, ayçiçekten sonra pürenlik alanların bulunması bu bölgede arıların besin sıkıntısı ile de karşılaşmamalarına da neden oluyor. Arıların tüm bu olumlu özellikleri taşıyan bölgede sorunları olmamasına karşın bölgenin en büyük sorunu arıcıların ballarını değerinde satamamaları ve ekipmanları pahalıya almak zorunda kalmaları.
Bölge arıcıları ballarının donmasından dolayı ellerinde ki ballarını toptancılara ucuza vermek zorunda bırakıldıklarını ve perakende satışlarda tüketicilerin bilinçsiz olduğundan dolayı da donmuş balları şekerli ballarla aynı kefeye koyduklarından dolayı satışta zorluk çektiklerini söylüyorlar. Arıcılığı severek yapan ve gelişmeleri yakından takip etmek isteyen arıcılar, sahipsiz olduklarını dile getiriyorlar.
Yalçın SEZER gerek bilimsel gerekse eğitimsel boyutta arıcıların yanlarında olacağını her gittiği yerde dile getiriyor. İstanbul da birlik faaliyetlerinin yerine getirilmediğini söyleyerek her platformda arıcıların hak ettikleri yere gelmesi için çaba harcıyor. Arıcıların en büyük sorununun pazar sorunu olmasının yanı sıra babadan oğula geçen yöntemlerle arıcılık hala demode yöntemlerle yapılmaya çalışılıyor. Arıcılarımız maalesef söylemleri gibi sahipsizdir. Birkaç simsarın elinde kukla hatta bazılarının gözünde koyun gibi görülmektedirler. Artık arıcılar koyun olmaktan rahatsızlar. Kendilerini koyun gibi gören çobanlarda bu durumun farkındalar.
Arıcılık üzerine verilecek bilimsel eğitimleri gerçekleştiren arıcımızın, elde ettiği ürünlerini satması için gerekli pazar sadece ve sadece palanlı ve programlı çalışmalar ile olur.
Ülkemizde yapılan arıcılık çalışmalarına destek veren, yurt dışında doktorasını yapan Devrim OSKAY gibi hocalarımız, amatör ruhlu Murat ÇAKIR gibi vatandaşlarımız, Halil BİLEN gibi önder arkadaşlarımız olduğu sürece bu memlekette çok büyük gelişmeler olacağı muhakkaktır.Lakin yapılan çalışmalarda adını sanını duymadığımız işgalci insanların İstanbul Arı yetiştiricileri birliğini işgal etmelerine karşıyız. Bizler arıcı olan insanlar memleketimizin heder olup giden arı ürünlerini seyrederken kıllarını kıpırdatmayan işgalci zihniyete sahip bu insanları burada görmek istemiyoruz. Bizim için çalışan , bize faydalı olan insanları birliğimizde yer alsın istiyoruz. İş başına geçtikleri günden bu güne kadar en ufak bir ilerleme sağlayamayan, bir internet sitesi açmaktan aciz, tabela asacak bir mekan bile oluşturamayan, faksı olmayan , bürosunda sekreter oturtamayıp, arıcılarına bir bülten hazırlayıp sunamayan bir birlik diğer sorunları nasıl halledebilir.
Hasat sonrası verimsiz bir anayı yok ederken gözünün yaşına bakmayan arılar gibi lütfen duyarlı davranalım ve mevcut yönetimi bu işe gönül vermiş insanlarla değişelim. Bu güne kadar ne türlü bir çalışma yapmalıyız diye üyesine sormayan, bir ihtiyacın var mı demeyen birlik yetkilileri acaba burada niçin duruyorlar. İstanbul arı yetiştiricileri birliği üyelerine buradan sesleniyorum. Ben memleketimin diğer ülkelerden çok daha fazla miktarda bitki çeşitliliği olduğunu biliyorum. Diğer devletlerde bu çeşitlilik yok iken elde edilen ballar niçin daha fazla ve neden bal daha pahalı satılıyor. Benim ülkemin üreticisi niçin ucuza bal satmak zorunda bırakılıyor. Bunların cevabını bir üretici olarak ben üyesi olduğum birliğin yetkililerine soruyorum. Niçin bize cevap verilmiyor. Şubelerin açılmasının , birliğe ait olan yerlerin çoğaltılmasının yasak olduğunu söyleyen zihniyetin at gözlüğü takan bir şahsiyet olarak biz arıcılara ne tür bir faydasının olabileceğini anlamış değilim.
Arıcıları duyarlı olmaya çağırıyorum. Memleketimizin her köşesinde bulunan arıcılar artık ayaklanma ve hak arayışı zamanı gelmiştir. Türkiye de Kuran-ı Kerimde bile yer alan bir unsurla arı ve balla uğraşan mukaddes insanlar hak ettiğimiz yere gelmemiz için çaba gerekli. Aman sendecilik bize zarar getiriyor. Bunun farkına varıp gerekli yerlerde görev almayı denemek gerekiyor. Sessiz kaldıkça ballarımızı değerinin altında satmak zorunda bırakılmaktayız. Kendinizi düşünmüyorsanız gariban arkadaşlarımızı düşünmeliyiz. Bir kovan fiyatı bile etmeyen bir yıllık uğraşınızı neye dayanarak sürdürmek için çabalıyoruz. Kimin için çabalıyoruz. Biz çalışıp kimler zengin oluyor.
Bu sorulara yanıt almak kolay fakat cevap verebilecek merci bulmak zor. Böyle bir merci yok. Hastanede bal dağıttım demek işleri halletmiyor. Türk toplumu zaten balı tüketen bir toplum . Önemli olan balın donmasının doğal olduğunu dile getirip bunun reklamını yapmak . Tüketiciyi bilinçlendirmek.
Yöneticilik farklı olduğu kadar, insanlara hizmet etmek ayrı bir zevk ve gurur vesilesidir.
Bu vesile ile tüm arıcıları saygı ve sevgi ile selamlıyorum.

26 Ekim 2006 Perşembe

SİLİVRİDE ARICILAR

Silivride İsmail beyin arılığında bir hatıra fotoğrafı.

Bir çok öğretmenin ve imamın zevkele yaptığı arıcılık zanaatının bir örneğine daha Silivri ilçesinde rastladık. Karşılıklı fikir alış verişlerinde bulunduğumuz arcılar ile çektirdiğimiz bu fotoğraftan bile arıcılarımızın bilgi birikimlerinin yoğun olduğunu anlamak mümkün. Fakat çalışmalarının ve emeklerinin karşılığını alamamak tüm arıcıların en büyük sıkıntısı.

ANA ARILAR KIŞA GİRERKEN NASIL FİZİKSEL DEĞİŞİME UĞRARLAR

Ana arılardaki küçülme bir çok arıcının kışa girişte dikkatini çeker. Bir problem olup olmadığını amatörler düşünmekten kendilerini alamazlar. Nasıl oluyor da ana arı kışa girişte fiziksel bir değişim ile ufalıyor ve hatta bazen kış döneminde işçi arı görünümü kadar ufalıyor?

Biliyoruz ki tüm ana arılar hayatları boyunca arı sütü ile beslenirler. Tüm hayatı boyunca kolonideki tüm arıların anası durumunda olan ana arının kondisyonunu azaltmadan görevini yerine getirmesi ancak bu mükemmel besleyici cevher ile gerçekleşir. Bu besleyici materyal ana arının görevini teşvik eden bir maddedir. Yumurtalıklarının gelişmesine neden olur. Yumurtalıkları gelişen ana arıların görünümü de değişir. Ana arı büyür. Gelişimi ile birlikte bünyesin de bulunan organlarının işlevi artar daha fazla miktarda madde salgılar. Bu salgılar ananın ve koloninin devamlılığını sağlayıcı feromon adını verdiğimiz insanlardaki hormonlara eş gelen kimyasallardır. Bu kimyasallar yumurta miktarını yapılacak işlerin düzenini hangi tip yumurta atılması gerektiğini hangi işçilerin ne tür görevler yapacağını belirleyen kimyasallardır. Sonuçta ana varlığı ve ilkbaharın ilerleyen dönemlerine doğru gerekli olan faaliyetlerin fazlalığı ananın daha fazla çalışmasına neden olacağından daha çok beslenmesine gerek duyulur. Beslenmeden dolayı şişmanlık değil de beslenmeden dolayı ana vücudunda bulunan gerekli bir takım organların büyümesinden kaynaklanan nedenlerden dolayı ilkbahardan oğul mevsimine yaklaşılan döneme kadarki süre içerisinde sürekli bir vücut kitlesi büyümesi göze çarpacaktır. Kışa girerken de ana arının bu tür yapılara ihtiyacı olmadığından ayrıca bunu sağlayabilecek bireylerin az olmasından kaynaklanan nedenlerden dolayı ve gerekte olmadığından ana beslenmesi çok düşük olarak gerçekleştirilmekte ve cüssesinde gözle görülebilecek bir ufalmanın olması söz konusu olmaktadır.

25 Ekim 2006 Çarşamba

KOLONİLERİN BİRLEŞTİRİLMESİNDE ÇEŞİTLİ YÖNTEMLER

Koloniler çeşitli yöntemlerle birleştirilebilir. Birleştirme işlemleri çeşitli nedenlerle olabilir. Zayıf koloninin orta bir koloni ile birleştirilmesi, anasız bir koloninin analı bir koloni ile birleştirilmesi, iki zayıf kolonini birleştirilmesi şeklinde olabilmektedir. Mevsimine göre de bu birleştirme işlemleri çeşitli yöntemlerle yapılabilmektedir.

Birleştirme işlemlerinde dikkat edilmesi gereken 2 unsur vardır. Birincisi tarlacı arıların durumu ikincisi birleştirme işleminde kullanılacak yöntem.

Tarlacı arılar bildiğimiz üzere eski yerlerine gitme eğiliminde olurlar. Kovanın yeri değiştirildiğinde bir metre dahi yerinden oynadığında eski yerine gelir arılar. Bu durum işin kısmen bozulmasına neden olur. Daha sağlıklı bir birleştirme işlemi gerçekleştirmek için bu tarlacıların bir araya ve sıkıntısızca gelmesine yardımcı olmak gerekir. Bundan dolayı da bu durumu ortaya koyacak bir seri çalışma yapılması gerekecektir.

Birleştirme işlemi yapılacak olan kovanlar her gün yarım metre birbirine yaklaştırılmalıdır. Yaklaşma işlemi sonunda kovanın biri kaldırıldığında diğer kovan yakın olduğundan dolayı tarlacılar uçma deliği her ikisinin uçma deliğinin ortasına konulmuş olan kovanın içine gireceklerdir. Lakin burada birleştirme işlemi sırasında mevsim önemlilik arz eder bu işlem sırasında tabiattan bal akışının olması zorunluluğu vardır. Bal akışı olmadığında arılar birbirini kokularından dolayı yadırgayacak ve bir saldırı olduğunu düşündüğünden dolayı kavga olacak ve arılar birbirini öldürüp kıracaktırlar. Birleştirme işlemi de pek sağlıklı olmayacaktır. Bal akışının olduğu zamanlarda bal ile gelen arılar kovana çok rahat bir şekilde alınırlar. Bu tür yabancı arılara savunmadan sorumlu olan kovan uçuş deliğindeki arılar bile bir rahatsızlık vermezler. Havaların çok soğuk olduğu arıların çalışmasının mümkün olmadığı zamanlarda uçuş yapılmıyorsa ve metabolik faaliyetleri kısıtlanmış kolonilerde de birleştirme işlemi son derece rahat olur. Böyle zamanlarda koloniler birbiri içerisine direkt çerçevelerle konulduğunda metabolik faaliyet azlığından dolayı birbirlerine zarar veremeyecek boyutta olacaktır. Bu şekilde de çok kolay bir birleştirme işlemi gerçekleşecektir. Birleştirme işleminde her gün yarım metre birbirine yaklaştırma işlemi eğer ki çok zaman alacağı düşündürüyorsa o zaman tarlacıların eski yerlerine gelemeyecekleri kadar uzakta bir yerde bu birleştirme işlemi gerçekleştirilmelidir. Arılıktan 3-5 km uzakta bu işlem çok rahat yapılabilir.

Birleştirme işlemleri yapılırken akşam saatlerini tercih etmekte fayda vardır. Tüm arıların içeride olduğu bir zamanda kolonilerden birinin üzerine sinek teli gerildiği zaman üzerine bir ilave konulup içerisine birleştirilecek koloninin arılı çerçeveleri yerleştirilir. Sonuçta 2 gün içeride hapis kalan arıların kokuları birbirlerine sinişmiş ve uçuş deliği de ortalandığından dolayı birleşmiş kolonilerin tarlacıları da yerlerini şaşırmadan çok güzel bir birleştirme işlemi gerçekleşmiş olacaktır.

Bu işleme benzer bir derece eski bir birleştirme modeli de gazete kağıdı ile birleştirmedir. Burada birleştirilme sırasında kuluçka ile ilave arasına gazete kağıdı konulur. Gazetede delik açılır ve sonuçta birleştirme işlemi gerçekleşirken bu delikler arılar tarafından açılır büyütülür ve birleşme gerçekleşmiş olur.

Birleştirme işlemlerinde arıların üzerine kokulu şerbet vermek de işlemi hızlandırabilir. Bu kokular iki koloninin birbiri ile daha çabuk birleşmesine yardımcı olur. Bazı yörelerde sarımsak veya un serpmek işlemleri de yapılmaktadır. En mükemmel ve kesin çözümün sinek telidir. Sinek telinin 2 gün sonra alınması ile çok rahat bir şekilde birleştirme işlemi yapılır. Başarılar dilerim.

24 Ekim 2006 Salı

KOLONİLERİN BİRLEŞTİRİLMESİ İŞLEMİ

Koloniler genellikle kışa girerken incelenmeleri esnasında bir seri kriter yönünden bakılırken mevcut da önemli bir noktayı oluşturur. Genellikle sıkışık bir şekilde üzerinde arı olan üç çerçevelik bir koloni ana genç ise ve diğer önem arz eden unsurlarda yerine getirilmiş ise kışı rahat bir şekilde geçirebilir. Üç çerçeveden az olan mevcut kışı geçirse bile rahat bir gelişim gösteremeyecek ve sorun yaratacaktır. Bu durumda bazen arıların mevcudu üç çerçeve bile olmadığından kışı sağlıklı geçirebilmeleri için birleştirme işlemi yapılabilir. Birleştirme işlemi bir çok nedenden dolayı yapılabilir. Fakat mevsimsel olarak bu zamandaki birleştirme zayıf iki kovanın birleştirilmesi şeklinde olacaktır. Bundan dolayı bunun üzerinde durulmasında fayda olduğunu düşünmekteyim.
Kovanlarımızdaki arıların birleştirilmesi işlemi bir çok yöntemle olabilmektedir.
Öncelikle birleştirilecek kolonilerin yan yana getirilmesinde yarar vardır bu şekilde birleştirilme sırasında kovanlardan biri çıkarıldığında tarlacılar kalan kovan içerisine girmekten pekte sıkıntı duymayacaklardır. İki kovan birbirinin aynı tür ve renk kovan olmalı ve arıların giriş deliğini biri kaldırıldığında şaşırmamaları için yan yana arada boşluk kalmayacak şekilde yerleştirilmelidir. Böylece kovanın biri kaldırıldığında tarlacılar rahatlıkla diğerine girecektir. Burada önemli olan bir diğer unsur, kaldırılan kovandaki arılar ile diğer kovanın arılarının kokularının farklı olmasından dolayı birbirlerine saldırmalarıdır. Bu saldırılar kovanlarda arı neslinin kırılmasına ve birbirlerini öldürmelerine neden olacağından tedbir alınmalıdır. Öncelikle akla iki koloninin birbirleri ile aynı tür kokuyu içermelerini sağlamak için koku sıkmak yada parfüm sıkmak ile kovanların içerisine sarımsak gibi koku değiştirici unsurlar koymak tercih edilir. Bence en iyi birleştirme işlemi katı atılmış bir kovanın ilavesi ile arasına bir sinek teli germek ve ilave içerisine birleştirilecek kovandaki çerçeveleri koymak sonuçta da 2 gün burada hapis kalan arıların kokularının doğal olarak birleşmesinden dolayı fazla stres yaşamadan bu işi halletmek olmalıdır. Gazete kağıdı, un serpme, kokulu şerbet püskürtme gibi işlemlerin en kolayı budur. Garantilidir. Kesin çözümdür. Birleştirme işlemi sırasında kolonilerden birinin ana arısının alınma mecburiyeti vardır. Alınmaz ise analardan birinin yaşamasına izin verileceğinden rekabetten dolayı kavga edecek olan ananın galibiyeti sırasında sakat kalma ihtimali olur. Bunu ortadan kaldırmak için analardan biri bırakılmalı diğeri anasız bırakılmalıdır.

23 Ekim 2006 Pazartesi

KIŞLIK BAL İHTİYACI

Her amatör arıcı kışlık bal ihtiyacı olarak son derece sıkıntı içerisine girer. Balı olsun yada olmasın insanlar kışın bu arıların yaşayıp yaşayamayacağı için sıkıntı duyarlar. Her yıl dışarıda fırtınanın olduğu ve tipi şeklinde kar yağışlarının bulunduğu dönemlerde bile insanlar profesyonel olsalar da acaba bizim arıların durumu şu anda nice demekten kendini alamaz. Bu tür sıkıntılar biraz da değişik kişilerce bal miktarının kış amaçlı kovan içerisinde bırakma adetlerinden ve söylemlerinden ileri gelir. Arılarımızın varrova ilaçları ile ilaçlanması, yerden rutubet almamaları için yüksek sehpalara konulmaları, yeterli bal ile kışlatılmaları kış sorununu çözecektir. Lakin yeter miktar bal denildiğinde anlaşılan güçlü kovanlar için olsun zayıf kovanlar için olsun aynı miktar balmıdır? Tabi ki değildir. Modern tekniklerin kullanılması ile sıkıştırılmış olarak çerçeve başına düşen arı yoğunluğu artmış bir koloninin bal harcaması son derece az , bala ulaşması da son derece kolay olacağından arıların sıkıştırılma işlemini mutlaka yapmalıyız. Bu işlem sonrası ilkbaharda koloninin çok daha rahat geliştiğini ve sağlıklı bir kışlama yaptığını göreceğiz. Kolay bir yöntem olarak arıcılarımıza çerçeve çıtasını saran arının, çerçeve sayısının 1,5 katı bal en az kovanda olmalıdır diyebilirim. Örneğin 5 çerçeve arısı olan bir koloniye ilkbaharın erken dönemine kadar, 7,5 kilo balın yeteceğini söyleyebiliriz. Şubat ayında beslemeye başlanacağı düşünülerek söylenen bir durumdur. Mutlaka ki bundan fazla miktar bal arıyı daha sağlıklı kışlamaya neden olacaktır. Korkusuzca ve garantili.

22 Ekim 2006 Pazar

KIŞ SIKIŞTIRMASI

Kış aylarında sıkıştırma işleminin yapılması gerekliliği vardır. Bu sıkıştırma işlemi koloni bireylerinin daha az çerçeve üzerinde bulundurulma zorunluluğu yaratma şeklinde de ifade edilebilir.
Koloni içerisinde bulunan fazla ballı yada boş kabarmış çerçeveler arılardan alınıp bu çerçevelerin arılar tarafından hareket kabiliyeti amacı ile kullanılması engellenmelidir. Bu engellenme arıların daha yoğun bir şekilde yuva çerçeveleri üzerinde bulunmasına neden olacaktır. Birim çerçeve üzerine düşen arı miktarının artmasının bir çok olumlu nedeni vardır. Ömürleri zaten çok kısa olan işçi arılar kış aylarında daha az çalıştıkları için biraz daha uzun yaşamaktadırlar. Bu uzun yaşama süresini kovan içerisindeki sıkıştırma işlemi yapılmamış kolonilerde kış boyu yaşam için gerekli olan hayatta kalma faaliyetleri ile az da olsa kısalacak ve ilkbahar ölümleri daha fazla miktarda olacaktır. Oysa sıkıştırılmış bir kolonide arı başına düşen iş daha az olacak ve yaşlanma süreci azalacaktır. Sıkıştırma işlemi gerçekleştirilirken boşluk alana oluşacak rutubeti emici unsurlar koymak, arı kolonisinin daha kuru bir hava içerisinde, rahatsızlanmadan yaşamalarına neden olacaktır. Rutubet arılar için en büyük düşmandır. Sıkışık bir yapıda bulunan koloni ısınmak için yada mevcut yavrularını beslemek için daha az risk altındadır ve daha az çalışarak daha rahat ve huzurlu olacaktır. Beslenme kış şartlarında gerçekleşirken çerçevenin üzerine doğru arılar hareket halindedirler. Bal kemeri biten kolonilerde kış yumağının oluşması ile hareket kabiliyeti azalır. Sonuçta kenar çerçevelerde bal olsa dahi açlık ile karşı karşıya gelinebilir. O yüzden arıların beslenmesi ve beslenirken de yaşam için gerekli metabolik işleri gerçekleştirmesi bal stokları yakınında iken çok daha rahat olacak arılar için bir problem yaratmayacaktır.
Tüm bu nedenlerden dolayı arıların sıkıştırılması gerekmektedir. Sıkıştırma işlemi tahta, yastık gibi unsurlarla da yapılabilir. Lakin kış şartlarında arıların sıcağa değil, istirahata ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Her türlü kovana verilen darbe koloni içerindeki huzuru ortadan kaldırıcı bir durumdur. Balın harcanmasını artırdığı gibi arılarında salkımı bozup ölmesine neden olabilir.

21 Ekim 2006 Cumartesi

KIŞA GİRERKEN BAL MİKTARI NE KADAR OLMALIDIR?

Kışa girerken bal mevcudu önemli kontrolü önemlidir. Arılarımızın kışlık bal ihtiyaçlarını hesaplamak onlara gereken miktarda balı depolayıp depolamadıklarını anlamak için gözden geçirmek gerekir.
Güçlü bir arı kolonisine yetecek miktar kış ayları için yaklaşık 20 kg civarındadır. Bu miktar bal kış şartlarında arılar için strese girmeden yaşamalarını sağlayıcı miktardır. Bahara kadar hem biz hem de onlar sıkıntı içine düşmezler. Her arıcı arılığında yapmış olduğu bal kontrolünün ardından besin stok maddesi az olanları belirlemeli ve gerekli yöntemlerle bu ihtiyacı karşılamalıdır. Bal bir çerçevede yaklaşık 3 kg kadardır. Bal kemeri altında bulunan yumurta atım yeri yani kuluçkalık alan çıkarıldığında geri kalan kısım bu bölgenin geniş ve dar olmasına göre değişen miktarda bal içerir. Arıcılar koloni içerisindeki bal miktarını tahmin ettikten sonra arıların yaşamı için gerekli olan miktarı tespit edebilirler. Sonuçta eksik balı olan arılara şerbet vermek, bal vermek, çerçeve bal vermek gibi yöntemlerle ihtiyaçlarını giderebilirler.
Güçlü bir arı kolonisi ile zayıf bir arı kolonisi hemen hemen aynı miktarda bal tüketmektedir. Hatta zayıf koloniler daha fazla miktarda bal tüketirler.
Şöyle izah etmekte fayda vardır. Genişçe bir odada bulunan kalabalık bir grup mu kış şartlarında oda içinde üşümeden durur. Yoksa bir iki kişimi? Elbette ki kalabalık kişilerden oluşan grup. Az kişi ısınmak için daha fazla enerji harcar. Zayıf koloniler de ısınabilmek için yaşamlarını sürdürebilmek için daha fazla miktarda besin tüketmek zorunda kalırlar. Sonuçta güçlü koloni kadar yada daha fazla gıda tüketmek zorunda kalırlar.
Arılarımızın kış şartlarında daha rahat bir süreç geçirebilmeleri ve ilkbaharda hayatta kalma sıkıntısı geçirmemesi için kolonilerin besin miktarı hem yeter miktarda olmalı hem de koloni mevcudu güçlü olmalıdır.

20 Ekim 2006 Cuma

KIŞA GİRERKEN ARI MEVCUDU NE KADAR OLMALIDIR?

Kış aylarının iyice yaklaştığı bu günlere, arı mevcudunun kovan içerisinde ne kadar olması gerektiğinin bilinmesi gerekiyor. Bu bilindiği taktirde gerekli olan tedbirler çok önceden alınacak ve kış bastırdığında ilgisiz kalacak olan arılarımız hayatta kalma mücadelesi ile savamayacaklardır.
Öncelikle bir çerçeve arı deyimi ile ifade edilmek istenen bilginin ne demek olduğu hususu arıcılar tarafından çok iyi bilinmelidir. Bir çerçeve arı deyimi ile anlatılmak istenen, bir çerçevenin ön ve arka yüzünün tamamının arılarla kaplı olmasıdır. Üç beş yada daha fazla miktarda bulunan çerçeve arı deyiminde arılarla kaplı çerçevelerin sayısı ifade edilmektedir. Kovan içerisinde arıların sarmadığı çerçeveler arı kolonisi mevcudundan sayılmaz. Yada sıcaklık nedeni ile dağılmış görülen bir kovan içerisine baktığımızda çerçeve üzerinde seyrek gezinen arılar bir çerçeve olarak kabul edilemez. Arılar her çerçevede bile bulunsa bu yanlış bir yaklaşımdır.
Bir çok yörede arıların mevcudu değişkenlik arz eder. Bu durum nektar kaynaklarının uzun sürmesine, arı cinsinin genetiksel yapısına ve iklimin ılıman olmasına bağlıdır. Koloni içerisinde bulunan polen varlığı ve besin varlığı da bunu teşvik eden bir durumdur. Kış aylarında Akdeniz bölgesinde 10 çerçeve olan arı olduğu gibi katı indirilemeyen arıların olduğu bilinir. Fakat Artvin bölgesi Kafkas arılarının kış döneminde mevcudunu çok indirgediği ve hatta kalabalık mevcutlarla çalışan arıcılara acaba bu arıda ne sorun var diye düşündürecek kadar mevcudunu düşürmektedir.
Tüm bu söylemlerden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz. Arılarımızın güçlü olması ve 5-6-7 çerçeve olması çok mükemmel bir mevcudu gösterir. 3-4 çerçeve orta fakat gelişip bal yapabilme becerisinde olacak arı kolonilerini, 1-2 çerçeve arı ise ölmeye yada baharda çok az mevcut ile gelişmeyecek kadar zayıf arıları ifade eder.Burada anaların genç olması ve arının sıkıştırılarak kışa sokulma mecburiyeti vardır

19 Ekim 2006 Perşembe

ANA ARILARI DEĞİŞMEK NE KAZANDIRIR NE KAYBETTİRİR?

Devlet teşviklerinin artması ile birlikte arıcılarımıza ana arı değişmenin önemini kavratmaya çalışan ilgililer bir durumu gözden kaçırıyorlar. Aslında birden fazla önemli durumu gözden kaçırıyorlar.
Ana arının değiştirilmesi ve gençleştirilmesi arıcılarımız için çok büyük bir kazanç gibi görülüyor ilk bakışta ve öylede olması gerekli fakat yapılan uygulamadaki yanlışlıklar bazı kötü durumları da beraberinde getiriyor. Ana arı genç ise daha fazla yumurtlayabilme becerisinde olur. Bu da kışa girerken yada baharda koloninin daha fazla bireyle kışı geçirebilmesine olanak sağlar. Genç arılar salgıladıkları feromonlar sayesinde koloniye daha iyi hakim olur. Bu sayede de koloni beklenmedik bir dönemde oğul verme arzusu ile karşı karşıya gelmez. Ana arının genç olması kışa daha dayanıklı olmasına yardımcı olur. Üstelik bu gençleştirme işi için insanların cebinden teşvik nedeni ile parada çıkmaz. Tabi ki ana yetiştiriciliği yapan şirket yada kurumlar çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yapıp yapmadıklarına bağlıdır bu durum.
Ana arı yetiştiricileri saf olarak aldıkları damızlık anaların yumurtalarını kullanarak kendi bölgelerinde bulunan yerli ırkların erkekleri ile çiftleşen ve F1 denilen melezleri elde ederler. Buradaki F harfi generasyon yada jenerasyon diye isimlendirilen birinci kuşak elde edilmiş bireyleri temsil etmektedir. Birinci derece melez anlamını taşımaktadır.
Söz konusu ana arı yetiştiricileri elde ettikleri anaları yılın her döneminde üretmektedirler. En iyi analar arılığımızdaki oğul döneminde elde edilen analardır. Yoksa ortalıkta erkek arının olmadığı sonbaharın geç dönemlerinde elde edilmiş olan analar vasıfsız olacaktır. Vasıflı bir ana elde etmek için gerekli şartlar oğul döneminde ana arı yetiştirme konusunda teferruatlıca yazılmış idi. Bu analar ile başarıya gitmek mümkün olur.
Ana yetiştiricisi diyelim ki gerekli tüm çalışmaları doğru ve usulünce yapmış olsun. Burada da başka bir sorun ortaya çıkıyor. Elde edilen F1 melezleri ana yetiştirilen bölgeler için kıymetli olan bireyler olmuş oluyor. Çünkü o yörenin özelliklerini taşıyan bireylerle elde edilmiş genleri içeren bir dizi canlı oluşuyor. Bu analar para karşılığında memleketin dört bir köşesine dağıtıldığında her bölgede bu genleri görmek mümkün oluyor. Bu durumda genetik çöp yığınları diye adlandırabileceğimiz karmaşıklıklar ortaya çıkar ki sonuçta bal arılarının vasıfsız bir çok geni içeren bireyleri ortaya çıkar. Bir başka yaklaşımla konuyu açıklamaya çalışalım.
Diyelim bir köyde arıcılık yapan 10 kişi ana arı desteğinden de faydalanarak 10 ayrı yerden ana arı aldı. Her biri memleketin başka bir yerinden alınmış anaların ürettiği erkek bireylerde o yıl dünyaya gelen anaları dölledi. Ortaya çıkan durum tamamen bir genetik kirlenme olacaktır. Biliyoruz ki birden fazla erkekle çiftleşen ana arı koloni bireyleri oluşturulurken karışım bir birey tablosu ortaya koyacaktır. Bu da sonuçta genetik kirliliğe yol açacaktır. Burada güzel ama aptal kadınla çirkin ama zeki bir erkeğin evlenmesinden doğan çirkin ve aptal çocukların olması durumu çıkar. İnsanlar melezleşme ile güzel ve zeki çocuklar olmasını isterlerse de bunun olması bu kirlilik ile son derece zayıf bir ihtimaldir.
Teşviklerin amacı doğrultusunda yapılırken arıcılarımızın içinde bulundukları sıkıntıları göz ardı ederek birde bu türlü sıkıntılarla zaten başarısız bir şekilde yaptıkları arıcılığa bilmeden de olsa bir darbe daha yapılmaktadır. Bu yapılan yanlışlıklarla Türkiye deki arıcılığı sona erdirmeyip ve başarısız yapılan arıcılığı daha da başarısızlığa götürmememiz dileği ile.

18 Ekim 2006 Çarşamba

KEK YAPIMI

İlkbaharın erken sonbaharın geç dönemlerinde yumurta potansiyelini artırmak için arıcılarımız son sürat kek yapımına yönelirler. Kek yapımı için gerekli unsurlar öncelikle bal ve pudra şekeridir. Bunlara katkı olarak zaman zaman bira mayası, yağı alınmış soya unu, polen ve nişasta gibi katkı maddeleri konulması tavsiye ediliyor ise de ben karışım keklerinin arılara yarar sağlamadığı düşüncesindeyim. Arılar bu karışımlar içindeki bir çok unsuru şekerli kısmı aldıktan sonra uçuş tahtası önüne atmaktadırlar. Bu da arıların ek verilen unsurları kullanmadıkları anlamına gelir. Doğal olarak arılarımızın rahatça almasında sakınca olmayan birimler pudra şekeri, bal ve bulunabiliyor ise vitamin değeri yitirilmemiş olan polendir. Polen mümkünse toz haline getirilmeli keke o şekilde katılmalıdır.
Keki en mükemmel şekilde hazırlamak için balımızı ısıtmak zorundayız. Bu ısınmış bal kekin daha mükemmel karışmasına ve kıvamının rahat tutturulmasına yardımcı olur. Kek donmuş bir bal ile yada ısıtılmamış bir bal ile yapıldığında yoğunluk çok fazla olacağından dolayı, karıştırma işlemi hem çok zor gerçekleşir hem de homojen bir karışım olmaz. Balın ısıtılması, içinde bulunan vitamin değerinin azalmasına neden olmayacak ölçüde olmalı ve 40 C yi geçmemelidir. Isıtılan bal ve pudra şekeri içine polen isteğe göre katılabilir. Bu malzeme bir hamur karıştırma makinesinde fırınlarda yada pasta hanelerde bulunan makinelerde karıştırıldığında çok daha rahat yapılır. Elle yoğrulma işlemi son derece fazla emek ister ve miktar arttıkça insanı zorlar.
Kıvamı ayarlamak için 13-14 kilo bala bir çuval yani yaklaşık 50 kg şekerden yapılan pudra şekerinin kullanılmasını tavsiye ederim. İçerisine atılacaksa 5 kg kadar polen ilavesi yeterli olacaktır.
Burada önemli olan unsur kekin koyu hatta sert olması ve arılar üzerine yerleştirildiğinde çerçeveler arasına akıp arılara zarar vermemesidir.

17 Ekim 2006 Salı

KEK UYGULAMASININ ÖNEMİ

Canlılar aleminde proteinsiz bir yaşam düşünülemez. Proteinlerin yapı taşları amino asitlerdir. Dünya üzerinde 20 çeşit amino asit vardır. Bu amino asitlerin yerlerinin sayılarının sıralarının yer değiştirmesi ile de farklı tipte proteinler meydana gelir. Koyunun yününden, örümcek ağına kadar canlılarda bir çok unsur proteinden oluşmuştur. Peki bu bilgileri neden veriyoruz. Beslenmek için balın yanında kullanılan polen tamamen amino asitlerce ve proteince oluşmuş ve arıların protein ihtiyacını karşılayan besindir. Çiçek tozlarındaki esas yapı erkek organlardaki üreme hücreleri olmasıdır. Bu hücreler bal arılarında protein ihtiyacının giderilmesi amacı ile kullanılırken yavruların beslenmesi ve gelişimi için elzem ve mutlaka olması gereken yapılardır.
Polen kaynakları bazı mevsimlerde oldukça kıt olur. Bazı dönemlerde de yeterli olmayabilir. Bu dönemlerde arıların hububatlardan oluşmuş unları bile polen gibi taşıdıkları görülür. Aslında ana hedef nesil devamı olan bu yaklaşımda amino asit ihtiyacı karşılanmaktadır.
Polen toplanması zor olan mevsimlerde yada ihtiyacın daha fazla olduğu zamanlarda arılarımızı polenli keklerle yada keklerle besleyebiliriz. Bu durum polen geldi hissi yaratarak arıların son bir gayretle tekrar yumurta atmasına yardım eder. Sonuçta bu yumurtalardan çıkan bireylerle kışı geçiren koloniler bahara daha dayanıklı çıkarlar ve daha sağlıklı gelişirler.

16 Ekim 2006 Pazartesi

ŞERBET ORANLARI

Şerbet oranı denildiğinde mevsimine yada mevsimdeki amacına göre şerbet verilmesi gerektiği akılda tutulmalıdır.İlkbaharın erken dönemlerinde koyu baharın ilerlemesi ile sulu şerbetler verilirken, sonbaharın erken dönemlerinde sulu kışa yaklaşırken koyu verilmesi gerekir. Burada verilen şerbetteki su oranının ayarı mili metrik sınırlardan öte amaca yönelik olma özelliği taşır.
Arı kolonilerindeki mevcut ve koloniler içerisindeki yumurta oranları ile birlikte arıların içinde bulunduğu mevsimsel özellikler verilecek olan şerbetin su oranını bize bildirir unsurlardır.
Arıların yumurtaya yatması istendiğinde eğer ilerleyen sıcaklar hakimse sulu, eğer kışlık yiyecek temini çalışması yapılıyorsa koyu şerbet verilmelidir. Orta bir dönemde arıların hem istihkaklarını sağlayacak hem de yumurtaya yatacakları zaman var ise şerbetin suyunu uçurabilecekleri düşünülüyorsa 1/1 oranındaki koyu şerbette verilebilir. Şerbetlerin koyuluğu göreceli bir kavramdır. % ile ifade edildiğinde viskozitesi yüksek olan şerbet dahi koyu olarak ifade edilir. Bal da bir nevi koyu şerbet olarak kullanılabilir. Eğer arılarımızı beslemekte gecikti isek ve kış bastırdı ise çerçeve şeklinde balla arılar beslenebilir. Direkt olarak çerçeve verildiği gibi süzülmüş balımız var ise doğrudan depo edilmesi gerçekleşeceğinden verilebilir.
Çok koyu şerbetler yavru atımını azaltmakta ve depo eğilimini hızlandırmaktadır. Çok sulu şerbetlerse yumurta atımını hızlandırmaktadır. Mevsimsel özelliklerde burada önemli mutlaka. Kış ortasında yumurta attırmak için sulu şerbet vermek akıllıca olmayacaktır.
Unutulmamalıdır ki tabiattaki nektarlar kovana geldiğinde bu nektarın yaklaşık % 80 i sudur. Arılar bu suyu uçurarak nektarı bal haline getirirler.

15 Ekim 2006 Pazar

KIŞLIK YERİNİN SEÇİMİ VE HAZIRLANMASI

Her yıl arılığımızdaki bazı sorunları tespit eder bir dahaki yıl bu sorunları ortadan kaldırmayı düşünürüz. İşte bu sorunları göz ardı etmeden kışlama için arılarımızın bulunacağı yeri arılarımız son yayılım alanlarından gelmeden hazırlamalıyız.
Kovanların yerleştirileceği yer güneye yada güneydoğuya bakacak şekilde yerleştirilmelidir. Yerden mutlaka en az 20 cm yüksekte olmalıdır. Mümkünse fazla sıkışmadan yerleştirilmeli bir sıra ile ikinci sıra arasında en az 5 m yer olmasına dikkat etmelidir. Arılık yeri seçilirken mutlaka kuzey cephesi kapalı olmasına dikkat etmelidir. Kuzey cephe ülkemizde daim rüzgar esen cephedir. Mümkünse eğer bu cephe açık olduğuna inanılıyorsa rüzgar çitleri yapılmalı ve arılar rüzgardan korunmalıdır.
Bahar aylarında şerbetleme, nakliye yapılacak günler, kışlama için üzerine konacak olan kuruluk malzemelerin yerleştirilmesi kolaylığı için en mükemmel yerleşim düzeni seçilmelidir.
Arka arkaya kısa ama çok miktar sıra yerine uzun ama az sıra yapmaya gayret etmelidir.

14 Ekim 2006 Cumartesi

SONBAHAR ŞERBETLEMESİ

Arılarımızın sonbahar şerbetlemesi niçin gereklidir? Bunun önemli birkaç nedeni vardır. Öncelikle kovanlar içinde bulunan kışlık besin eksik ise temini amacı ile yapılabilir. Fakat ne olursa olsun mutlaka sonbaharda arılar beslenmelidir. Üstelik koyu şerbet ile beslenmelidir. Şerbet içine bal da katılabilir. Verilen şerbetin amacı genç bireyleri oluşturacak yumurtaların atılması amacı içindir. Böylece arıların yıpranmamış olarak uzun süre yaşamasından fayda ile baharın ortalarına kadar çalışabilecek bireylerin meydana gelmesine neden olunmuş olur ki. Bu koloni devamlılığını ve kış dayanıklılığını ortaya koyan en önemli unsurdur.
Peki sonbahar şerbetlemesi nasıl olmalıdır. Koyu şerbetten kastımız burada 1 birim su 1 birim şekerle karıştırılması. Bu miktar şerbet arılarca hem rahat alınır. Hem rahat kullanılır. Hem de arıların sonbaharda suyun uçması için imkan veren hava sıcaklığı olmadığı için ileriki günlerde rahatsızlanması engellenmiş olur.

13 Ekim 2006 Cuma

ARILAR UYURMU

Arılar ömürleri boyunca uyumazlar. Bu durum belki de ömürlerinin daha kısa olmasına neden olur. Gece gündüz durmadan çalışan arılarımız ayrıca, kış yaz da çalışmaktadır. Lakin arılarımızın çalışmasını hava sıcaklığı, gün uzunluğu, kovan içerisindeki bal stokları ve çevredeki polen kaynakları hızlandırır yada yavaşlatır. En etkin durumlardan biri ise hava sıcaklığıdır.
Tabiattaki canlıların vücutlarında milyonlarca kimyasal reaksiyon vardır. Bunların bir kısmı yapım bir kısmı yıkım reaksiyonlarıdır. İşte bu yapım ve yıkım reaksiyonlarının tamamına metabolizma adı verilir. Eğer metabolizma hızlı ise reaksiyonlar hem çok fazla hem çok süratli olur. Eğer metabolizma ağır ise reaksiyonlarda çok yavaş ve az olur.
Kış aylarında arılar metabolik faaliyetleri düşük olarak çalıştıkları için uyuyormuş hissi verirler. Kış salkımında arıların birbiri içerisine girerek içerdekinin ısınıp dışarı çıktığı düşünülecek olursa arıların uyumadığı fakat metabolik aktivitelerinin yavaş olduğundan dolayı çalışmalarının son derece az olduğu aşikardır.
Arılarımızın kış aylarında son derece ağır çalışma durumları dikkate alındığında beslenmelerinde kendilerini zora koyacak gıdalarla beslenmesi sakınca doğurur. Örneğin polen ihtiva eden balları tüketme zorunluluğunda bıraktığımız arılar ilkbaharda nosema ile karşı karşıya gelecektir. Bizler arılarımızın sağlıklı kışlaması için gerekli bal stoklarını bıraktığımızda onları kışın beslemek gibi bir durumla da karşı karşıya gelmeyiz. Zaten arılarımız kışın hareket kabiliyetlerinin azlığından dolayı salkımı terk ederek verilen kek benzeri besinlere ulaşamazlar. Eğer salkımı terk edip uzaklaşırsa da hayatından olacaktır.
Arılarımızdan başarı elde etmek istiyorsak onların doğasına uygun çalışmalar yapmalıyız. Hepimiz zamanından önce seralarda oluşan sebze ve meyvelerin lezzetli olmadığından şikayet ederiz. Zamanından önce yapılan çalışmalar gereksiz beslemeler ve arının huzurunu bozma çalışmaları bizi hüsrana götürecektir.
Arılar uyumuyor diye kar yağarken ne şerbet ne de kek verebilirsiniz. Bu teorikte olur gibi gelse de pratikte zorluklar ve başarısızlıklar getirecektir.

11 Ekim 2006 Çarşamba

UÇUŞ DELİĞİNİN DARALTILMASI

Arıların sonbaharda uçuş deliklerini daraltmak bazı kazanımlar sağlar. Aslında kendi haline bırakılan bir koloni bu daraltma işlemini kendi yapabilir. Lakin yapılan çalışma ile propolisin çerçeve alt çıtasının sağlam bir şekilde tutturulmasına neden olur ve arıların incelenmesi zorlaşabilir. Havalar henüz soğumadan çerçeve başı iki cm olarak ayarlanacak uçuş deliği yeterli bir açıklık oluşturacaktır.
Daraltma işlemi kış aylarında dışarıdaki soğuk havanın içeri rüzgarla girmesini engellemesinin yanı sıra soğuk havanın birden koloni ortasına tesir edip, mevcut ısının korunmasını sağlar.
Ayrıca kovan içerisindeki koloni zayıf ise yağmacılığı engellemesi ve uçuş deliğindeki muhafız arıların kovanı daha rahat korumasına neden olur.
Arı kaç çerçeveyi sarıyorsa her çerçeve başı 2 cm kadar uçuş deliği bırakıldığında en güzel ayarlama yapılmış olur. Bu kapama işlemi bez parçası ile, kağıtla, kartonla, ince uzun plastik borularla, alçı, macun gibi unsurlarla yapılabilir.

9 Ekim 2006 Pazartesi

SONBAHARDA ARI KOLONİSİ ALINIRMI?

Arıcılıkta en güzel arı alma zamanı ilkbahardır diye düşünmek hem gereksiz hem de çok doğru bir söz değildir. Burada vurgulanmak istenen amatörlerin kış riskleri ortadan kalkmış ve bal, oğul gibi unsurları alma garantisi veren arı kolonisine sahip olma durumudur. Kış ayında alınan, sonbaharda alınan bir koloninin ise böyle bir garantisi olmadığı, kış aylarında ölme düşüncesi, arıların ilkbaharda alınmasını cazip kılmaktadır.
Oysa ki arı dilinden anlayan profesyoneller arıları alma işini sonbaharda gerçekleştirirler. Burada insanın aklına profesyoneller ile amatörler arasındaki farkın ne olduğu gelmelidir. Bu fark elbette ki tamamen bilgi ile ilişkili olmalıdır. Bilgi ve tecrübe kışın arı alınmasının riskini azaltmaktadır. Bilgi ve tecrübenin riski azaltması bu işi yıllardır yapan insanların konu üzerindeki yapmış oldukları gözlemlere dayanarak, uygulamalarından kaynaklanmaktadır.
Bir arıcı yıllar boyunca bir bölgedeki arı kolonisinin kış boyunca ne kadar bal tükettiğini bilir ve kolonilerine kış ve ilkbaharda yetecek kadar bal bırakır. Varroa zararlısının vermiş olduğu etkiyi bilir ve ona göre ilaçlamasını yapar. Kolonilerini rutubetten korumak için yerden yüksek yerleştirir. Ana arınında yaşının genç olmasına dikkat edilirse. Kışa genç arılardan oluşan kalabalık bir populasyon ile girerse hiçbir sıkıntı olmadan kışı ehemmiyetle geçiren arılar istenen her türlü kıymetli ürünü de elde edebilirler.
Tüm bu düşüncelerin sonucunda kışa girerken ilkbaharda alınan fiyatların yarı fiyatına aldığımız koloniler tecrübe ile daha ucuza elde edilmiş olur ki, bundan dolayı sonbaharda arı almak için tedirginlik duymamak gerekir.
Üstelik arıcı amatör bile olsa sonbahar arıcılıkta başlangıç olarak kabul edildiğinden dolayı, arıcılığa başlamak için sonbaharı ben tavsiye ediyorum. Arıcı gereksiz tedirginlik duyacağına, kendisini bilgi bakımından geliştirip, gerekenleri yaptığında arılar hem sağlıklı olacaklar hem de istediğimiz ürünleri verebileceklerdir. Üstelik yarı fiyata aldığımız halde.
Tam tersini düşünen ve ilkbaharda fazla para veririm ama garantili bir koloni almış olurum diyenlere de şöyle demek isterim. Bu arılar hiç kış ayı ile karşılaşmıyacaklarmı? Önümüzdeki kış ayında arılarda bu tecrübe mutlaka edinilecek. Dolayısı ile arıcılığa gönül verenlerin heveslerini kesmek yerine her an bu işe girilebileceğini hatta kış üzeri dahi başlanabileceğini belirtmek isterim.
Arı kolonisindeki gelişme düzenini bir arıcı en mükemmel kıştan ilkbahara geçerken anlar. Hazır gelişmiş arı kolonilerinden ise sadece ürün elde edilir. Arıcılık bilgisi elde edilmesi kısmi olur. Tam zamanlı arıcılık için kolonilerin bakımını yapmak şartı ile arılar sonbaharda alınmalıdır diyorum.

KOLONİLERDE KIŞLAMA HAZIRLIKLARI

Koloniler doğal koşullarda kendileri için tedirginlik duyan insanlar yok iken gayet sağlıklı bir şekilde kışı geçirebildiğine göre fazla tedirgin olmamak gerekir. Arılar doğal içgüdüleri ile kovan içerisinde gayet düzenli bir çalışma gösterirler. Kış boyunca ne kadar mevcuda ihtiyaçları varsa o kadar mevcut ile bal stoklarına da dikkat ederek çerçeveler üzerinde bir kışlama düzeni geliştirirler. Polen ve bal stokları bireylerin her an ulaşabileceği noktada hazır yer alır. Bu nokta koloni bireylerinin sayısı ile ilişkili olarak yerleştirilir. Kış aylarında arılar daha çok tabandan tavana doğru ve genellikle çerçeveler üzerinde yer alan yumurta atılacak yerin hemen altında konumlanırlar. Yumurta atacak alan çok bal kemeri az ise durum ilerleyen kış aylarında ve ilkbaharda kötüye gidecektir. Besinsizlikten problemler ortaya çıkacaktır. Yapılacak en güzel iş bal stoklarının bol olmasına lakin yumurta yapacak alanında bulunmasına özen göstermek olmalıdır.

Bizler kolonileri kışa hazırlarken işe öncelikle kuluçkalıkta bulunan fazla çerçeveleri çıkarmakla işe başlamalıyız. Fazla ballı yada balsız çerçeve gereğinden fazla arıların yayılmasına neden olur. Bu da koloninin rahat ısınmasını engeller. Boş çerçevelerin çıkarılması ile koloni daha sıkışık ama bir o kadarda daha huzurlu olacaktır. Bu şekilde yumurta atılacak alan genişleyecek ve mevcudun yumurtaları beslemesi daha sağlıklı olacaktır.

Balı eksik olan kovanlar mutlaka beslenmelidir. Beslenmenin yanı sıra hazır çerçeve bal vermek sureti ile de eksik olan bal miktarı ayarlanabilmektedir. Bu şekilde bal tedariki en mükemmel olandır. Kış bastırmadan en çabuk yapılacak iş budur. Daha uzun sürede eğer şerbetlenerek ihtiyaç giderilmeye çalışılacak olursa bu şekilde suyun buharlaşma durumu zor olabilir. Ekşimeye yüz tutmuş ve sırlanmamış bal ile kışlayan arılarda da hastalık çok rahat ortaya çıkabilir.

8 Ekim 2006 Pazar

SONBAHARDA YUMURTA MİKTARI

Yumurta miktarının kovan içerisindeki durumunu arz etmeden önce biyolojik yaklaşımın buradaki biçiminden bahsetmekte fayda vardır. Şöyle ki; İlkbaharda arılar mevcudu ne olursa olsun tabiatın vermiş olduğu imkanlardan faydalanmak sureti ile gün uzunluğu ve sıcaklık artışı ile birlikte süratle yumurta kapasitesini artırır. İlerleyen süreçte, oğul dönemi ve bal döneminde yumurta kapasitesi azalır fakat tamamen kesilmez. Daha sonra kış periyoduna doğru giren arılar kış aylarına yaklaştıkça yumurta miktarını azaltır. Bu doğal bir süreçtir. Arıcılar her dönemde arılarının mevcudunun çok olmasını isterler. Bu büyük bir avantajdır. Lakin istenen mevcut mevsimle orantılı olmak zorundadır. Bilinmelidir ki içerideki sıcaklık, çevredeki polen kaynakları, gün uzunluğu ve genç populasyon yoğunluğu yumurtlamayı teşvik eden bir durumdur. Bu özel durumların arttığı ilkbaharda yumurta miktarı artar. Daha sonra sonbahardan kışa doğru azalır.
Lakin ülkemiz o kadar farklı coğrafik yapıya sahiptir ki, bir yerde denize girilirken bir başka yerde kar yağabilmekte ve buzlanma olabilmektedir. Arılar bazı bölgelerde yumurtlamayı keserken bazı bölgelerde yumurta yapmaya devam etmekte hatta bir başka bölgede bal bile derleyebilmektedir.
Tüm bu farklılıklar bir miktarda tabi çevrenin imkanlarının yanı sıra arı ırkı ile ilgili bir durumdur. Bunu bir örnekle açıklamak istiyorum. Mesela yıllardır kurnaz bir takım arı simsarları Muğla bölgesindeki arı ırklarının yumurtlama potansiyeli yüksek olan arıları bölmek sureti ile doğu bölgelerindeki bir takım resmi kurumlar vasıtası ile arıcılara ve köylülere dağıtılması sırasında rastlıyoruz. Bu arı cinsi kendi yöresinde bal yaptığı zamanı eylül ekim döneminde olduğu için yıllar süren bir seri genetik içgüdü ile koloni gelişimini sonbahara kadar yapmakta ve daha sonra balın yoğun olduğu çam balı mevsiminde kışlık ihtiyacını tamamlayarak rahat bir kış geçirebilmektedir. Fakat aynı arılar temmuz döneminde bal elde edilen doğu bölgelerinde bal dönemi dahi yumurta yapmaya devam etmekte, sonuçta bölgede çam olmadığı için eylül ekim döneminde kış kendini gösterdiğinden dolayı kışlık besin dahi derleyememektendir. Tabidir ki doğal olarak kış kayıpları koloni çok güçlü dahi olsa kaçınılmaz son olmaktadır.
Bu bilgilerden yola çıkarak memleketimizde bir bölgede yumurta olurken bir başka bölgede yumurta olmamasını arı cinsi ile birlikte, bölgedeki nektar akışına , polen varlığına , sıcaklık farkına ve gün uzunluğuna bağlamalıyız. Kışın kendini gösterdiği aylarda arılarda yumurtanın ilkbahardan az olması gerektiğini unutmamalıyız. Hatta kış ayları ve gece soğukları kendini gösterdiğinde yumurta atılmayacağını da akıldan çıkarmamalı ve arılarımız için strese girmemeliyiz.
Arıların bu özelliklerini dikkatle incelediğimizde en uzun süreçte yumurta atımı için çaba sarf edersek kışı sağlıklı geçirebilecek bireylerin doğumunu elde edebiliriz. Bu durumda kışı garanti altına almış oluruz.

6 Ekim 2006 Cuma

VARROA İLE SONBAHAR MÜCADELESİNİN ÖNEMİ

Varroa arılar üzerinde yaşayan parazit bir canlı olmasının yanında önemli özelliklerinden biri varroa ömrünün arı ömründen daha uzun olmasıdır. İlkbaharla birlikte arı kolonisi ile birlikte varroalar mevcudunu artırır. Mevsimin sonuna doğru arıların ömrünün azalması ile koloni mevcudunun azalmasına rağmen sayıları azalmaz bu durumda kolonide bulunan arı başına düşen varroa sayısı artar. Bu sayının artması ise kolonide ki arı başına düşen varroa miktarını artırır.Kolonideki arı başına düşen varroa miktarının artışı arıların ömürlerinin çok daha çabuk azalmasına ve ölmelerine neden olur. Böylece varroa ile infekte olmuş kolonilerde ilaçlı mücadele yapılmadığında bir iki yıl içinde koloniler kendiliğinden mutlaka yok olacaktır. İlaçlı mücadelede önceki yıllarda tarım bakanlığının vermiş olduğu ruhsatlı ilaçlar kullanılmış ve daha sonra bu ilaçların kullanılması yasaklanmıştır. Tarım bakanlığının ilaç ruhsatı vermemiş olduğu bir çok ilaç kanserojen madde ihtiva ettiği halde bilinçsiz arıcılarımız tarafından kullanılmaktadır. Bunun yanında ülkemizde kullanımı için ruhsat alınmamış olmasına karşın organik asitler varroa mücadelesinde tüm dünyada olduğu gibi kullanılmakta ve iyi sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Arılar üzerinde ve sağlık açısından bir zararının olmadığı düşünülecek olursa ucuz, uygulama kolaylığı ve zararlı bir etkisinin olmaması nedeni ile arıcılıkta organik asitlerle varroa mücadelesi için devrim diyebiliriz.

YAĞMACILIK

Arıcılar kovanlarını bu dönemlerde gereğinden fazla açık bırakırlarsa, bu dönemde şerbetleme yapıp dikkatsizce sağa sola dökülmesine neden olurlarsa ve kovanlarını güçlü değil de genellikle orta yada zayıf koloniler şeklinde bulundururlarsa, ayrıca bir arılıkta çok güçlü ve zayıf koloniler bir arada bulunuyor da mutlaka yağmacılık görülecektir.
Yağmacılık başladığında diğer kolonilere de yayılması söz konusu olabilir. Bu şekilde koloniler arasında son derece huzursuz uçuşan , kovanlarını koruma güdüsü ile kovan ağızlarında yığılmaların artması kavga eden arılar birbirinin bacağını kanadını çekiştiren bir çok arı bulunur.



Arılar üzerinde kurulan baskının ardından koloninin stoklarındaki bal yağmacı arılar tarafından kendi kovanlarına taşınır ve koloninin sönmesi ile sonuçlanır.
Yağmacılığı başlamasını engellemek için önceden yapılabilecekler ve başlamış yağmacılığı durdurmak için arıcılarımızın çeşitli yöntemleri vardır.
Yağmacılık özellikle yuvasını koruyamayan ve zayıf koloniler üzerinde yapıldığına göre bu tür kolonilerin ağızlarını daraltmak gerekir. Uçuş deliği mevcuda göre ayarlı olarak daraltılmalı ve gereğinden fazla açılmamalıdır. İlk baharda olduğu gibi sonbaharda da arıların sıcağa ihtiyaçları vardır. Bundan dolayı arıların uçuş delikleri daraltılmalıdır.Kolonilerin destek şuruplamaları yapılacak ise şerbetin yerlere akmamasına ve arılar muayene edilirken üzerlerinin gereğinden fazla açılmamasına dikkat etmek gerekir.


Başlayan yağmacılık ileri boyutlara ulaşmış ve zayıf bir koloni üzerinde yağmacılar baskı uyguluyor iseler benim yaptığım uygulama zayıf koloninin ağzının akşama kadar kapalı olarak bekletilmesi şeklinde oluyor fasılalı olarak birkaç defa ağzı açılan kovandan çıkan yağmacılar dışarı çıkar. Böylece akşam kovan içerisinde yağmacı arıların kalması engellenmiş ve ertesi gün faaliyetlerine devam etmeleri durdurulmuş olur.
Başlamış ama şiddeti artan yağmacılıklarda en güzel yöntem olarak ben arılığımda çok az ballı yada şerbet üzerine dökülmüş bir kabarmış çerçeveyi yağmanın güçlü olduğu bir noktaya koyarak yağmacı tarlacıların dikkatini bu yöne çekmek sureti ile yağmacılığı durdururum. Burada önemli olan yağmacılığın boyutunu iyi kestirmek ve zamanında müdahale yapmaktır.

5 Ekim 2006 Perşembe

SONBAHARDA BESLEME YERİNE GEZGİNCİLİK YAPILABİLİRMİ?

Sonbaharda arıları beslemek sureti ile kolonide ilerde oluşacak güçlü,
genç ve yıpranmamış bireylerle kışa girileceği bilinen bir gerçektir. Bu durumu kavramış olan arıcılar sonbaharda nektar salgılama özelliği olan bitkilerin bulunduğu bölgelere arılarını götürme eğilimi gösterirler. Böylece hem arılar kendilerine kış için gerekli olan ve beslenmeleri için daha uygun doğal bal ile kışlama imkanını bulurlar, hem de yumurta eğilimi artarak kışa sağlıklı koloni şeklinde girerler.
Bu tür bir besleme bazı yıllar risk olabilmekte arılar götürülen yayılım alanlarında nektar toplayamamakta hem de masraflar boşa gitmektedir. Lakin hiçbir dönemde arıların tamamen sıfırlanmasına neden olmamaktadır. Arıların aç kalmasına neden tüm tabiatı ve ekolojik dengeyi bozan ana etmenin ta kendisidir. İNSAN. İnsan oğlu koloni içerisinde bulunan balın tümünü alma eğilimindedir. Özellikle Türkiye de bal eldesinin eğitimsizlikten az olması buna imkan tanımaktadır.
Arıların sonbahar beslenmesinde şerbetlemeye ek olarak yapılan gezgincilik kolonileri haddinden fazla gelişmeye sevk edecek buda arıcılarımızın yüzünü güldürecektir.

4 Ekim 2006 Çarşamba

SONBAHAR ŞERBETLEMESİNİN ÖNEMİ

Sonbaharda arıların şerbetlenmesine diğer bir deyimle beslenmesine gerek varmı? Bu önemli bir soru ve önemli bir cevabı var. Niçin profesyonel arıcılar sonbaharda arı beslerler? Bu sorulara yanıt vermeye çalışacağız.
Arılar gece gündüz demeden çalışan ve kısa ömürlerinde çok iş yapan canlılar. Bu hızlı yaşam biçimi ömürlerinin çabuk kısalmasına neden olmaktadır. Sadece hızlı yaşamları değil arıların çeşitli mevsimlerde gerçekleştirdikleri işler, farklı sürede yaşlanma durumunun ortaya çıkmasına neden olur. Mesela bal döneminde bir arının ömrü 30-35 gün ile sınırlı olabilmekte iken kış döneminin çalışmaya elvermediği aylarda ise 3-4 ay gibi uzunca bir süre arıların yaşayabildiği bilinmektedir. Bu durumu dikkate aldığımızda ve kavradığımızda arılarımızın kışı sağlıklı geçirebilmeleri için gerekli önemli bir durumun farkına varmış oluruz.
Genç arılardan oluşmayan bir arı kolonisinde ilkbaharda karşımıza çıkan tablo ilkbahar ölümleri diyerek ortaya çıkan kuvvetli mevcut azalması durumudur. Oysa ilkbaharda genç bireylerle yoğun olan bir kolonide bu tür yoğun ölümler söz konusu olmayacaktır. Yapılacak iş sonbaharda kışı geçirecek olan bireyleri meydana getirecek olan yumurtaların atılmasıdır. Bu iş içinde sonbahar beslemesi çok elzem bir davranış olur.
Beslemede dikkat edilecek bazı önemli noktalar vardır. Örneğin arı bireyleri çok fazla yoğun olan şerbeti fazla miktarda almak zorunda bırakılırsa yumurta yapmayı kesecektir. Çok sulu verilirse mevsim itibari ile şerbetin suyunu uçuramayacak ve ilerde ortaya çıkabilecek hastalıklara zemin oluşturulmuş olacaktır.
Sonbaharda arıların beslenmesi koyu şerbet ile verilmeli fakat çok sık süre ile verilmemeli ve arıların yumurta sahası daraltılmamalıdır. Arıların verilen şerbetin suyunu uçurabilmelerine imkan verecek yoğunlukta şerbet verilmeye gayret etmelidir.
Yapılan besleme ile artık arı kolonisi mevcudu oranında yumurta atacak ve 21 gün sonra kovan içerisinde genç bireyleri yoğun bir arı kolonisi oluşacaktır. Kendi haline bırakılan ve beslenmeyen bir arı kolonisi ise yumurta sayısını beslenen koloni kadar yapmayacak ve sonuçta kışı geçirecek olan kalabalık genç birey sayısından, mahrum kaldığı için ilkbahar ölümleri daha erken dönemde başlayacak ve baharın erken dönemlerinde gelişemeyecek olduğundan dolayı verimsiz bir kovan olmaya mahkum kalacaktır.

3 Ekim 2006 Salı

SARICA ARILAR

Bal arılarının bir çok düşmanı bulunuyor . arı kuşları , diğer arı yiyen kuşlar ve arılar, ayılar, iki ayaklı olup yaratılmışların en kutsalı olanlar gibi.
Lakin bu sarıca arı diye adlandırılanları ile mücadele yöntemi son derece kolaydır. Kesin çözüm verir.
Bu arıların bal arılarından ayrılan özelliği havanın sıcaklığının bal arılarının faaliyetlerini yürütemedikleri sıralarda çok aktif olarak çalışabilmelerinden kaynaklanmasıdır. Kovan içine kadar girip bal yiyebilmekte yada diğer bal arılarını öldürebilme becerisine sahiptirler. Bu arıların bal arılarından en farklı özelliği ise sahip oldukları çene yapısının koparmaya uygun yönde gelişmiş olmasıdır. Et ve benzeri gıdaları da beslenme zincirinin bir parçası olarak kullanabilir. Hal böyle olunca arılarımızı yiyerek yada beslenme amacı ile kovan içerisine girdiğinde huzursuzluk vererek kovanda bir stres ve kaos yaratır.
Bu sarıca arıların beslenme yapılarından yola çıkarak mücadele yapılabilir. Beslenmelerini sağlayacağınız bir et parçasını herhangi ağzı dar bir kola şişesine koyun. Bunu arılıkta uygun yerlere yerleştirin. Sonuçta görülecektir ki kokuyu alan sarıca arılar şişe içerisine girecektirler. Fakat buradan çıkmaları son derece zor olacaktır Bu mücadele yöntemi ile bir çok sarıca arı tuzağı yapılabilir ve arılarımızı huzursuz eden bu durum ortadan kalkar

EKİM AYINA GENEL BİR BAKIŞ

Arılarımızı artık kışa hazırlama zamanı geldi. Önümüzdeki ay yapamayacağımız bir takım işleri yapmalıyız. Bu çalışmalar bir sonraki yılda, elde edeceğimiz başarılar için başlangıç olacaktır.
Bunlardan bir kaçını bu güne kadar yapmış olmalı idik. Mesela varroa mücadelesi bitmiş ve artık bu akardan kurtulmuş olmalı arılarımız. Tabi ki organik ilaçlar kullanıyor isek. Bazı ilaçların kullanım dönemi ise daha ileriki günlerde de yapılabilir. Her ne ilaç kullanıyor isek kullanalım balda kalıntı yapmadığına kesin emin olmalıyız. Kışın bal tükeniyor diye düşünülüp balda kalıntı yapan türden ilaçlar kullanılacak olur ise, suni mumlar tarafından emilen bu ilaç kalıntılı kabarmış çerçeveler daha sonra bal döneminde üst katta kullanılacak olursa, balda kalıntı ortaya koyabilecektir.
Arıların kışlık balı derleyememiş olanlarına takviye besinler verilmelidir. Burada sırlanmış çerçeve balı verilebildiği gibi, sırlanmamış ama olgunlaşmaya yüz tutmuş ballı çerçevelerde verilebilir. Koyu şerbetle eksik olan besin dengelenebilir. Şerbetin sulu olmamasına çok özen gösterilmelidir. Aksi taktirde sulu şerbetin suyunun uçurulması bu mevsimde son derece zor olacaktır.
Arılarımızı sonbaharda çiçek açan bitkilerin yoğun olduğu bölgelere taşımalıyı ki; kışı geçirecek bireylerin genç yaşlarda olmasını sağlayıcı, yeni yumurtaların atılmasına imkan sağlanmış olsun. Bu imkan yok ise ve arıların yumurta atması mümkün görülüyorsa koyu sonbahar şerbetlemesi yapılmalıdır. Bu şerbetleme uzun süren ve çok büyük miktarlarda olmamalıdır. Bu sefer sanılanın tersine az yumurta atılmasına ve koloninin mevcudunun ileride düşmesine neden olunmuş olur.
Bu dönemde yağmurlar yoğun olacaktır. Arılarımızın yerden yükseğe yerleştirilmesini de sağlamalıyız. Bu hem rutubetten arıları uzaklaştıracaktır. Hem de kirpi gibi zararlılardan arıların kurtulmasını sağlayacaktır.